Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16446 E. 2014/2966 K. 18.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16446
KARAR NO : 2014/2966
KARAR TARİHİ : 18.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/164650
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2009
NUMARASI : 2008/194 (E) ve 2009/501 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle,klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın katılan şirketten satın aldığı restaurant malzemelerine karşılık katılan şirkete verdiği suça konu 3.650 TL bedelli çekin bankaya ibraz edildiğinde, çek keşidecisi olan sanık M.. A..’ın muhatap bankaya çekin çalındığını belirterek ödemeden men talimatı vermesi nedeniyle çekin ödenmediği iddia olunan olayda, sanığın çeki kendisinin doldurmadığını, mal alımıyla da ilgisi bulunmadığını, çekte ilk ciranta olarak görülen E.. A…’ın ise işyerine yemek getiren bir şahıs olduğunu savunması, katılan şirket yetkilisinin ise malları fatura karşılığı M..D.. restaurant sahibi M..A…’a sattıklarını, ilk cirantanında restaurant’ın ortağı olan E..A..’ın olduğunu belirtmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, M..D.. restaurant’ın sahibinin kim veya kimler olduğunun resmi kurumlardan sorularak tespit edilmesi, E..A..’ın açık kimliğinin tespiti ile beyanına başvurulması, katılan şirket temsilcisinin örneğini sunduğu faturaya istinaden düzenlenmiş irsaliye temin edilerek sanığa satıladığı iddia edilen malların kim tarafından teslim alındığının belirlenmesi, yine sanığa ait daha önce keşide edilip ödenmiş çeklerin asılları temin edilmek, sanığın ve ve hakkında verilen beraat hükmü temyiz edilmeyen diğer sanık N.. A..’ın yazı ve imza örneklerinin bulunduğu suç tarihine yakın tarihlerde düzenlenmiş belgelerin bulunduğu yerlerden celp edilerek özellikle N.. A.. yönünden yeniden imza incelemesi yaptırılarak suç konusu çekteki imza ile aynı imzayı taşıyan ödenmiş bir çek bulunup bulunmadığı da tespit edilerek sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.