Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16397 E. 2014/3003 K. 19.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16397
KARAR NO : 2014/3003
KARAR TARİHİ : 19.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/153143
MAHKEMESİ : Konya 6. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/10/2009
NUMARASI : 2009/22 (E) ve 2009/1013 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Katılanın tanık İ.. A..’ya sattığı taşınmaz karşılığında aldığı üç adet bonodan sonuncusunun yanında çalışan sanık A.. K.. tarafından bankaya götürülüp 265.000 TL’nin bankadan tahsil edilmesine rağmen, sanığın 100.000 TL’sini katılana verip kalanının banka tarafından ödenmediğini söyleyerek, bakiye 165.000 TL’yi uhdesinde tuttuğu iddia olunan olayda;
Katılan aşamalardaki beyanlarında, “ilk iki bonoyu vadesi geldiğinde sanık ile birlikte gidip tahsil ettiklerini, son bonoyu kendisinin hasta olması nedeniyle vadesinde tahsil edemediğini, üç gün sonra 10/04/2008 tarihinde tahsil etmek istediğinde bonoyu kasada bulamadığını, sanık ile birlikte bonoyu aradıklarını ancak bulamadıklarını, sanığın kendisine “Ömer Amca senet kaybolsa da sen merak etme, ben parayı senet borçlusu İ.. A..’dan alırım, hallederim, eğer seni İbrahim ararsa siz Ahmet’le halledin dersin” dediğini ve dışarıya gittiğini, sanığın geri döndüğünde kendisine 100.000 TL verip kalan miktarı bankanın ertesi gün ödeyeceğini söylediğini, ertesi gün de işe gelmediğini, sonradan öğrendiğine göre 11/04/2008 tarihinde sanığın evini boşaltıp gittiğini, olaydan birkaç gün sonra banka görevlisi tanık M.. B..’e sanığın bankadan parayı nasıl çektiğini sorduğunda, tanığın kendisine, sanığın 07/04/2008 tarihinde bankaya gelip parayı çekmek istediğini ancak kendisinin ödeme yapmadığını, en son 10/04/2008 tarihinde geldiğinde sanığın “Ömer Amca evde hasta yatıyor” demesi üzerine sanığın katılana ait ev telefonu olarak bildirdiği telefon numarasını aradığında karşılarına çıkan ve kendisini Ö.. B..’ın kızı olarak tanıtan şahsın “babam evde hasta yatıyor, siz parayı A.. K..’a verin” demesi üzerine yine de itimat etmeyip banka çalışanlarının bu kez senet borçlusu İ.. A..’yı aradıklarını, İ.. A..’nın da katılanı arayıp paranın ödenip ödenmemesini sorduğunda, katılanın daha evvel sanığın “eğer seni İbrahim ararsa siz Ahmet’le halledin dersin” şeklindeki sözüne binaen tanığa parayı Ahmet’e ödemelerini söylediğini, bunun üzerine tanık İbrahim’in bankayı arayıp ödemeyi sanığa yapmalarını söylediğini, sanığın bu şekilde parayı çektiğini, sonrasında da sanığa ulaşamadığını söylediği, tanıklar İ.. A.. ve M.. B..’in de katılanın bu anlatımlarını doğrulayacak şekilde beyanda bulunmaları karşısında, sanığın baştan beri hileli yollarla önceden haksız ele geçirdiği senedin bedelini kendisine ödenmesini sağladığı dikkate alınarak, eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında da yanılgıya düşülerek hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan oluşa uymayan ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.