Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16371 E. 2014/8119 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16371
KARAR NO : 2014/8119
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/149050
MAHKEMESİ : Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/01/2010
NUMARASI : 2009/265 (E) ve 2010/17 (K)
SUÇ : Bedelsiz senedi takibe koyma (değişen suç vasfına göre açığa imzanın kötüye kullanılması suretiyle resmi belgede sahtecilik), kamu kurumunun aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği,fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılanın, ruhsat kaydı M.. E.. adına olan 23 EA 212 plakalı aracı 28/12/2006 tarihinde 24.000 TL bedelle sanık Engin’den harici olarak satın aldığı, 14.000 TL parayı peşin olarak sanıklara verdiği, geri kalan 10.000 TL için de, borçlusunun kendisinin olduğu, alacaklısının sanık Erkan olduğu 01/09/2007 keşide tarihli senedi verdiği, senet bedelinin katılanan babası tarafından taksitler halinde sanık Engin’e ödendiği, son taksidin verilmesi sırasında da, sadece borçlu adı ve senet bedeli yazılı olan, arkasında katılan tarafından yapılan ödemelerin yazıldığı senedi, sanık Engin’in, katılanın babasına verdiği, katılanın şehir dışında olması nedeniyle bu senedin kendi senedi olup olmadığını bilemediği, daha sonra gördüğünde yine sesini çıkarmadığı, borcun bittiğini söyleyen katılanın sanıklardan aracın devrini istediği, sanıkların buna yanaşmaması üzerine, katılanın, devir için kendisine teminat olarak verilen 24.000 TL bedelli senedi icraya koyduğu, bunun üzerine sanık Erkan’ın da, elinde bulunan ve bütün unsurlara haiz olan senedi icraya koyduğu, katılanın bu senet altındaki imzaya itirazda bulunduğu, alınan Adli Tıp Kurumu raporuna göre, imzaların basit tersimli olması nedeniyle katılana ait olup olmadığının tespit edilemediğinin belirtildiği, ilgili icra mahkemesi tarafından itirazın kabulüne karar verilerek takibin durdurulduğu, böylece sanıkların eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek bedelsiz kalan senedi takibe koyma ve icra dairesi aracılığıyla dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda,
TCK’nın 53. maddesi uygulamasının usul ve yasaya uygun olarak yapılmış olması karşısında, tebliğnamedeki düzeltilerek onama düşüncesine iştirak edilmemiştir.
1-Dosyada, iki adet senedin bulunduğu, bir senedin ön yüzünde sadece katılan adı ve senet bedeli ile keşideci imzasının olduğu, arka yüzünde, katılan tarafından yapılan ödemelerin not olarak düşüldüğü ve sanık Engin adı ile imzaların bulunduğu, diğer senedin ise, keşidecisinin katılan, borçlusunun sanık Erkan ve 01/09/2007 keşide tarihli olduğu, katılan, vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği 03/09/2008 havale tarihli ilk dilekçesinde, bir kısmı boş olan senedin kendisi tarafından imzalandığını, ödemelerin senet arkasına yazıldığını, ödemeler bitince senedin kendisine iade edildiğini belirtmesine rağmen, savcılıkta ve mahkemede verdiği ifadede de babasına verilen senedin kendisinin imzaladığı senet olmadığını, böyle bir senet imzalamadığını belirttiği, yine 03/09/2008 havale tarihli dilekçede, unsurları tam olan ve takibe konu senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını belirtip bu iddiayla icra takibine itirazda bulunurken savcılıkta ve mahkemede icraya konulan senedin gerçek, fakat bedelsiz kalan bir senet olduğunu iddia ettiği, mahkeme tarafından, bedeli ödenen ve haksız yere elde tutulan senedin icraya konulduğu, gerçek senet dışındaki başka bir senedin ise, gerçek senetmiş gibi katılanın babasına iade edildiğini, bu şekilde TCK’nın 209/2 delaletiyle aynı Kanun’un 204/1. maddesinde
yazılı resmi belgede sahtecilik suçu ile, icra dairesini aracı kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işledikleri gerekçesiyle mahkumiyet kararı verilmiş ise de, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, suça konu olan ve unsurları tam olan senet altındaki imzanın katılana ait olup olmadığına dair Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmış ise de, bu senet altındaki imzalar ile bir kısım yerleri boş olan belge altındaki imzanın ve bu belgenin arka yüzündeki yazı ve imzaların sanıklara ve katılana ait olup olmadığının belirlenmesi açısından, sanıklar ve katılanın yazı ve imza örneklerinin alınarak, yazı ve imzaların kime ait olduğu ve unsurları eksik olan senet aslı üzerinde tahrifat yapılarak, unsurları tam olan diğer senedin oluşturulup oluşturulmadığı hususlarında kriminal raporu aldırtılması, senet bedelini ödeyen ve katılanan babası olduğu belirtilen Zülfükar isimli kişinin tanık sıfatıyla ifadesinin alınarak, yapılan ödemelerin arkasına yazıldığı ve unsurları eksik olan senedin, yapılan ödemeler süresince kendisinin elinde olup olmadığı, arkadaki ödemelere göre, senet bedelinin tamamen ödenmemesine rağmen neden senedin geri alındığı ve senedin yapılan son ödemeden sonra mı kendisine sanık tarafından verildiği hususlarının sorulması, ayrıca katılanın yeniden ifadesinin alınarak, unsurları tam olan senetteki imzanın kendisine ait olduğunu dilekçede belirtmesine rağmen, neden icraya itiraz etmesine rağmen yargılama aşamasında neden imzanın kendisine ait olduğunu söylediği ve bir kısım yerleri boş olan senetle ilgili olarak dilekçede, imzanın kendisine ait olduğunu söylemesine rağmen, sonraki ifadelerinde bu senetteki imzanın kendisine ait olmadığını belirttiği dikkate alınarak ifadeleri arasındaki çelişkilerin giderilmesi, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararı açısından kabule göre de, hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanıklara fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiileri temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.