YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16312
KARAR NO : 2014/8572
KARAR TARİHİ : 30.04.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/114555
MAHKEMESİ : Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2009
NUMARASI : 2008/774 (E) ve 2009/631 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
1-Müşteki Salih’in asker arkadaşı olan temyiz dışı sanık Necati’nin arayarak “başımızda tatlı bir iş var, dededen altın kaldı, paraya çeviremiyoruz” dediği, müştekinin de konuyu görüşmek için diğer müştekilerle Denizli’ye geldikleri, temyiz dışı sanıklar Necati ve Ersen ile buluştukları, 1 adet numune altın verdikleri, müştekilerin Bolu’ya dönerek altını kuyumcuya gösterdikleri, gerçek altın olduğunu öğrendikten sonra tekrar Denizli’ye altınları almak üzere gelerek temyiz dışı sanıklar Necati ve Ersen ile kendisini Yusuf olarak tanıttıkları sanık ile buluştukları, Yusuf olarak tanıttıkları sanığın altınların sahibi olduğunu, altınların Yusuf’un evinde olduğunu söyledikleri, sanığın müşteki İsmail’den 10.000 TL aldıktan sonra ortadan kaybolduğu, bu şekilde gerçekleşen eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun iddia edildiği olayda; soruşturma aşamasında evrakı tefrik edilerek ayrılan sanığın, suçu işlemediğine yönelik savunması karşısında, suç failinin tespitine yönelik maddi gerçeğin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açığa çıkarılması bakımından suçlamayı kabul etmemesi, sanığın soruşturma aşamasında yakalanamaması, müştekiler ile
sanığın usulüne uygun teşhis işlemi yaptırılarak yüzleştirilmesi, suçu ikrar eden temyiz dışı sanık N.. K.. ile sanık yüzleştirilerek eylemi birlikte gerçekleştirdiklerini söylediği kişi olup olmadığı sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hükğm kurulması,
2-Kabule göre de;
Sanığa tayin olunan hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasına esas alınan gün sayısının aynı gerekçe ile alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye neden olunması,
3-Hükmonunan gün para cezası adli para cezasına çevrilirken uygulanan yasa maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. madde ve fıkrası hükmüne aykırılık yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 30.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.