Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16278 E. 2014/2179 K. 10.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16278
KARAR NO : 2014/2179
KARAR TARİHİ : 10.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/223058
MAHKEMESİ : Bursa 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/12/2010
NUMARASI : 2007/753 (E) ve 2010/1032 (K)
SUÇ : Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Gerekçeli karar başlığında suç tarihi olan 30/12/2005 tarihi yerine 2005 yılı yazılmış ise de, bu yanlışlığın mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmekle yapılan incelemede;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması,malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Sanığın, katılan Güven Sigorta Anonim Şirketi’nin Bursa acentesi olduğu, taraflar arasında Bursa 5. Noterliği’nin 18/02/2004 tarihli evrakı ile, prim tahsil etme yetkisine haiz acentelik sözleşmesi yapıldığı, sanığın, bu süre içinde şirkete intikal ettirmesi gereken 37.825.95 TL prim borcunu şirkete teslim etmeyerek, uhdesinde tutmak suretiyle hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından; katılan şirket ile sanık arasındaki ilişkiye dair şirket kayıtları, muhasebe ve bilgisayar kayıtları, ödeme kayıtları, poliçe bilgileri ve diğer belgelerin tamamının ilgili şirketten istenerek dosyaya konması, sanığın, bu dönem içinde kestiği poliçeler, bu poliçeler nedeniyle alınan ödemeler, bu ödemelerin katılan şirkete gönderildiğine dair makbuz ve dekontlar ile diğer belgelerin sanıktan istenerek dosyaya konması, taraflar arasında yapılan yazılı sözleşmeye göre, primlerin en geç ertesi haftanın sonuna kadar katılan şirkete gönderilmesi zorunluluğu bulunmasına rağmen, sanık beyanında, aralarındaki şifai anlaşmaya göre en geç iki ay içinde primlerin gönderilmesini kararlaştırdıklarını belirtmekle, bu iddianın doğru olup olmadığının şirketin muhasebe sorumlusu veya yetkilisine sorulması, yine sanık, kendilerine ait olan Kabasan Otomotiv isimli şirkette, katılan şirkete ait araçların tamir edilerek tamir ücretlerinin aralarındaki cari hesap ilişkisi çerçevesinde hesaptan düşülmesi hususunda, aralarında anlaşma bulunmasına rağmen, bunların hesaptan düşülmediğini belirtmekle, adı geçen şirketle sanığın irtibatının araştırılması, sanıkla bağlantısı olan bu şirketin, katılan şirketin araçlarını, prim borçlarına mahsuben yapıp yapmadığının belirlenmesi, buna dair makbuz, fatura ve diğer belgelerin dosyaya konulması, yine sanık tarafından, sözleşme yapılmadan önce katılana 40.000 TL değerinde teminat verildiği belirtilmekle, bu teminatın katılan tarafından paraya çevrilip çevrilmediği, çevrilmiş ise ne zaman çevrildiğinin araştırılması, buna dair belgelerin onaylı suretinin dosyaya konulması, bütün delillerin toplanmasından sonra bilirkişiye tevdiinin sağlanarak, sanığın ne kadar prim tahsil ettiği, bu tahsilattan ne kadarını şirkete gönderdiği, ne kadarını göndermediği, bunlara dair belgelerin bulunup bulunmadığı, şirket tarafından sözlü veya yazılı anlaşma gereği, teminatın paraya çevrilmesi ya da araçlarının sanığın şirketinden tamir edilmesi şeklinde mahsup yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise hangi tarihte yapıldığı, hesaplara göre, sanığın katılana ait olup uhdesinde tuttuğu para bulunup bulunmadığı, sanığın bu eylemi nedeniyle katılan şirketin zararının ne kadar olduğu, bu zararın suç işlendikten sonra ödenip ödenmediği hususlarının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeye ve eylemin taraflar arasında hukuki ilişki kapsamında kaldığı gerekçesine dayalı olarak beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.