Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16272 E. 2014/8346 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16272
KARAR NO : 2014/8346
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/177869
MAHKEMESİ : Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31/12/2009
NUMARASI : 2009/415 (E) ve 2009/718 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın Antalya Akbank Lara Şubesine Tarım Kredisi alabilmek için başvuruda bulunduğu, başvurusunun ekinde kimlik belgesi, ikametgah belgesi, kredi için gelir belgesi olarak ibraz edilen çiftçilik belgesini sunduğu, çiftçilik belgesi fotokopisinde sanığın sahibi bulunmadığı halde 6,000 m2 domates serasına sahipmiş gibi çiftçilik belgesinin fotokopisini bankaya sunduğu, bankaca kredi talebinin kabul edilerek 25.000,00 TL’nin hesabına aktarıldığı, paranın sanık tarafından 10/08/2007 tarihinde dekont karşılığı çekildiği, Serik Ziraat Odası Başkanlığına müzekkere yazılarak çiftçilik belgesinin asılları istendiğinde sanık S.. A.. adına 06/08/2007 tarihinde düzenlenen çiftçilik belgesinde, şahsın Serik ilçesi … köyünde 6,000 m2 domates yetiştirilen serayı kiracı olarak kullandığının belgelendiği, dolayısıyla sanığın şubeye ibraz ettiği çiftçilik belgesinin aslı tahrip edilmeksizin fotokopisinde değişiklik yapılarak bankaya ibraz edildiği olayda, bankaya sunulan belgenin fotokopi belge olması karşısında belgenin aslını getirtmeden kredi isteğini kabul eden katılan bankanın denetim görevini yerine getirmediği, basit bir araştırma ile krediyi verdikten sonra yaptığı gibi çiftçi belgesinin aslını getirttiğinde ihlali görebilecek konumda iken takdir hakkını kredi verme şeklinde kullandığı anlaşılmakla sanıktan kaynaklanan hilenin aldatıcılık özelliği olmayan fotokopi belge karşısında oluşmadığı anlaşıldığından sanığın beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.