Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/16263 E. 2014/8345 K. 29.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/16263
KARAR NO : 2014/8345
KARAR TARİHİ : 29.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/177396
MAHKEMESİ : Tekkeköy Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2010
NUMARASI : 2009/470 (E) ve 2010/203 (K)
SUÇ : Güveni kötüye kullanma, cinsel taciz, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1-Sanık hakkında cinsel taciz ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen hükümlerin temyiz incelemesinde,
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığı, Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.05.2010 tarih, 2010/443 D.İş sayılı kararıyla itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla, vaki temyiz isteğinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan verilen hükmün temyiz incelemesinde,
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hırsızlık suçunda ise; menkul bir malın, sahibinin rızası dışında alınması, mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerindeki zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesi söz konusudur.
Mağdurun Tekkeköy kuran kursu öğrencisi olduğu, kurstan eve gidip gelişinde sanığın şoförlüğünü yaptığı servis aracını kullandığı, olay günü mağdurun kurstan çıkarak servise bindiği, sanığın serviste bulunan diğer öğrencileri sırayla evlerine bıraktığı, en son mağdur E.yı evine bırakması gerektiği, mağdurun bir ara etrafına baktığında servis aracının evlerini geçtiğini
farkettiği, sanığa “aracı durdur ineceğim yeri geçtik” dediği, sanığın ise “yok bir yere gidiyoruz” karşılığını verdiği, kaçırılmakta olduğunu anlayan mağdurun üzerinde bulunan cep telefonu ile ev numarasını aradığı, telefona çıkan annesi şikayetçi Hava’ya “anne bu adam beni bırakmıyor, dağlara doğru götürüyor, beni kurtarın” dediği, bu konuşmadan sonra mağdurun ablası Elif’in mağduru cep telefonundan aradığı, mağdura “şakamı yapıyorsun arabadan in” diye söylediği, mağdurun araç hareketli olduğu için inemeyeceğini söylemesi üzerine telefonu sanığa vermesini istediği, mağdurunda telefonu sanığa verdiği, mağdurun ablası ile konuşan sanığın “bir şey yapmayacağım, gezip geleceğiz O benim kardeşim” diye söylediği, konuşma bitmesine rağmen sanığın telefonu mağdura iade etmediği bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemin, zilyetliğin devredilmediği dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde öngörülen hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek güveni kötüye kullanma suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre,
1-Sanık hakkında yasal şartları bulunmayan ve hükümle ilgisi olmayan TCK’nın 43. maddesi uygulanarak hükümde karışıklığa neden olunması,
2-Hüküm tarihinden önce, 01.03.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “yaptırımın” ibaresi “tedbirin” olarak değiştirilerek, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkraları yeniden düzenlenmiş ve 10. fıkrası yürürlükten kaldırılmış olup, adli para cezalarının tamamının bu değişiklikten sonra 5275 sayılı Kanun’unun 106. maddesinde belirtilen yönteme uygun biçimde infaz edileceği ve hapisten çevrilen adli para cezasının yerine getirilmemesi durumunda, TCK’nın 50/6. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı, katılan vekili, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMK’nın 326/son maddesi gereğince sanığın ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 29/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.