Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/15693 E. 2013/760 K. 21.01.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15693
KARAR NO : 2013/760
KARAR TARİHİ : 21.01.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK : …
SUÇ : Güveni Kötüye Kullanma (Değişen suç vasfı nedeniyle hırsızlık)
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair 29.01.2007 tarih ve 2004/1078 Esas-2007/36 Kararın kesinleşmesi ile dosyanın yeniden ele alınması arasında geçen süreler içerisinde dava zamanaşımının durduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suça sürüklenen çocuğun, mağdurdan görüşme yapmak üzere geçici aldığı cep telefonunu ona iade etmeyip olay yerinden uzaklaşması şeklinde sübut bulan eyleminin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.06.2012 gün ve 2011/15-440 Esas ve 2012/229 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere zilyetliğin geçici olarak devredilmiş olması nedeniyle hırsızlık suçunu oluşturacağı anlaşılmakla, bu yöndeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
5395 Sayılı Kanun’un 3/a-2 maddesine göre kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuk için, “suça sürüklenen çocuk” ifadesinin kullanılması gerekirken “sanık” ibaresinin kullanılması mahallinde düzeltilebileceğinden ve suça sürüklenen çocuğun 18 yaşından küçük olması nedeniyle yargılamanın kapalı oturumlarda gerçekleştirilmesi gerekirken, bazı oturumların açık yapılması ile Cumhuriyet savcısının katılması suretiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 25. maddesine muhalefet edilmesi telafisi mümkün olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre suça sürüklenen çocuk müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 9/3. maddesinde yer alan “lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir” hükmü karşısında, suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK ve 647 sayılı Kanun’un 4 ve 6. maddeleri ile suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK ‘nın ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanıp, leh ve aleyhteki hükümler ayrı ayrı ele alınarak bu şekilde belirlenen sonuç cezaların karşılaştırılması ve sonucuna göre lehe olan kanunun belirlenmesi gerekirken, özellikle yapılan karşılaştırmada 647 sayılı Kanun’un suça sürüklenen çocuğun lehine olan hükümleri hesaba katılmadan bir usul hükmü olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun 765 sayılı kanun döneminde bulunmadığı gerekçesiyle yanlış değerlendirme yapılarak aleyhe olan kanun hükümleri uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 145.maddesindeki “malın değerinin azlığı” kavramının 765 sayılı TCK’nın 522.maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı “değer azlığı”nın 5237 sayılı Kanuna özgü, ayrı ve yeni bir kavram olduğu bunun daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca ihtiyacı kadar ve değeri az olan eşyanın alınması durumunda olayın özelliği değerlendirilerek yasal ve yeterli gerekçeleri açıklanmak suretiyle uygulanabileceği gözetilmeden somut olayda uygulama yeri bulunmayan 5237 sayılı TCK’nın 145.maddesi gereğince suça sürüklenen çocuk hakkında ceza indirimine gidilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.