Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/15639 E. 2014/2382 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15639
KARAR NO : 2014/2382
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/114859
MAHKEMESİ : Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2009
NUMARASI : 2007/107 (E) ve 2009/345 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Sanığın, Adana …. Noterliğince düzenlenen vekaletname uyarınca temsilcisi olduğu O..isimli şirket’e ait 30.04.2006 keşide tarihli ve 42.000 TL bedelli suça konu çeki, bir başkasına imzalatarak araç kiralanmasını karşılığında MF grup yetkilisine verdiği, çekin bu şirket katılan şirkete ciro edildiği, suça konu çekin katılan tarafından bankaya ibrazında ise, şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığından bahisle bedelinin ödenmediği, bu şekilde sanığın bankanın maddi varlığı olan çeki kullanmak suretiyle haksız menfaat temin ettiği iddia ve kabul edilen olayda; sanığın 08.05.2009 tarihli duruşmaki savunmasında ve 09.12.2012 havale tarihli temyiz dilekçesindeki itirazlarında, O..şirketine ait çek keşide etme yetkinini vekaletname ile yeğeni B..K..e devrettiğini, Bülent’in bu yetkiye istinaden suça konu çeki keşide edip imzalayarak, araç kiralanması karşılığında MF Grup yetkilisi M..K..N..’a verdiğini beyan etmesi, tanık olarak dinlenen M..K..N..’un da, O.. şirketinin sahibinin B..K..olduğunu, araç kiralama karşılığında Bülent ve Taner’den 5-6 adet çek aldığını, çeklerin huzurda imzalanıp imzalanmadığını hatırlamadığını, aldıkları bu çeklerden 4 tanesini ciro ederek katılan M.. D..’a verdiklerini, 3 tanesinin tahsil edildiğini bildirmesi ve 13.09.2009 tarihli bilirkişi raporunda çekteki imzanın sanığın el ürünü olmadığının tespit edilmesi karşısında, gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması bakımından, sanığın yeğeni olan ve suça konu çeki imzaladığı ileri sürülen B..K..’in celp edilerek suça konu çekteki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulması, imzanın inkar edilmesi halinde imza örnekleri alınarak çekteki imzanın B..K..’e ait olup olmadığının tespiti bakımından konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, sanık tarafından, B..K..e şirket adına çek keşide etme yetkisi verilip verilmediği, bu konuda vekaletname bulunup bulunmadığı ve B..K..’in O..r şirketinde yetkili olup olmadığının araştırılması, sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ve soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.