Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/15536 E. 2014/6947 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15536
KARAR NO : 2014/6947
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği,fiille olan ilişkisi,mağdurun durumu,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, katılanın oğlunun askerde olduğunu öğrendikten sonra onun evine geldiği, katılanın kızı olan …’a kendisini abisinin komutanı olarak tanıtıp, katılanın telefon numarasını aldığı, tanık …’ya ait telefonla katılanı aradığı ve …’da asker olan …’in komutanı olduğunu, onun yanından geldiğini ve oğlu …’in para istediğini söylediği, daha sonra aynı gün akşam üzeri tanık…’dan aldığı araç ile katılanın evine gittiği, yine kendisini …’in komutanı olarak tanıtıp katılandan 200 TL para aldığı, katılanın, oğlunun ertesi gün kendisini arayıp para istemesi üzerine durumu fark edip şikayetçi olduğu, bunun üzerine yapılan soruşturma sonucunda, sanığın …’ya gitmek üzereyken… otogarında yakalandığı, üzerinde kimliğini gösterir herhangi bir belge bulunmaması nedeniyle kendisini önce … olarak tanıttığı, kimlik numarası sorgulaması yapılamadığı için bu kez sanığın kendisini… olarak tanıttığı, bu kişiye ait çocuklar hakkında bilgi sahibi olmaması üzerine sanığa tekrar kimlik bilgilerinin sorulduğu, kimlik tespiti amacıyla sanığın parmak izinin alınması ve fotoğraflarının çekilmesi üzerine gerçek kimliğini beyan ettiği, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık ve bir soruşturma çerçevesinde kimliğini gizlemek için başkasına ait kimlik bilgilerini beyan etmesi nedeniyle de başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle iftira suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda,
1-Dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanık, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Sanık hakkında; 5237 sayılı TCK ‘nın 157/1 maddesi gereğince hüküm kurulurken, hapis cezası ile birlikte adli para cezasına da karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sadece hapis cezasına hükmedilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2-Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Sanık, katılan ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a-Sanığın başkasına ait kimlik bilgilerini verdikten sonra, mağdur hakkında adli veya idari soruşturma başlamadan önce iftirasından dönmesi nedeniyle TCK’nın 269/1. maddesi uyarınca etkin pişmanlık dolayısıyla cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmeyerek fazla ceza tayini,
b-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.