YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15518
KARAR NO : 2014/2099
KARAR TARİHİ : 06.02.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/133509
MAHKEMESİ : Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/10/2009
NUMARASI : 2009/431 (E) ve 2009/970 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Alman vatandaşı olan katılanın Türkiye’ye tatil için geldiği sırada tanıştığı sanıktan kendisine satın alabileceği bir arazi bulmasını istediği, sanığın Manavgat ilçesi K.. K..’nde hisseli bir taşınmazı 27.000,00 Avro karşılığında satın alması konusunda katılana tavsiyede bulunduğu, ancak mevzuat gereği yabancıların köylerde taşınmaz sahibi olamayacağını bilen sanığın katılanı kandırdığı ve hisseli olan taşınmazı fahiş fiyatla sattığının iddia edildiği somut olayda; sanığın, yabancıların köylerde mülk sahibi olamadığını öğrenmeleri üzerine, kendisinin üzerine tapu devrinin yapılması konusunda anlaştıkları ve katlana garanti vermek için 06.03.2006 tarihindeki tapu devir işleminden sonra olmak üzere 11.05.2006 tarihinde noterde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenleyerek yükümlülük altına girdiğine ve yine taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunmayacağına ilişkin güven vermek amacıyla bedeli 27.000,00 Avro olan iki adet senedi katılana verdiğine yönelik savunmasına rağmen soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı huzurunda söz konusu senetleri teslim alıp yırttığını beyan ederken, kovuşturma aşamasında senetlerinin kendisine verilmesini istediğini söylemesi karşısında beyanları arasında oluşan çelişkinin giderilmemesi, sanığın savunmasında taşınmazı M..A.. isimli şahıstan satın aldıklarını ve katılanın parayı bizzat bu şahsa verdiğini söylemesine rağmen ismi geçen M..A..’ın bilgisine başvurularak taşınmazı kime sattığının, satış işlemi karşılığında ne kadar para aldığının sorularak konu ile ilgili detaylı olarak ifadesinin alınmaması, yine sanığın savunmasında bu olaylar meydana gelirken yanlarında tercüman olarak bulunduğunu söylediği O.. Ç..’nın araştırılarak tanık sıfatıyla bilgisine başvurulmaması, katılan sıfatını almasına rağmen yargılama boyunca hiç ifadesi alınmayan mağdurun beyanlarına başvurularak parayı kime ödediğinin, sanığın kendisine senet verip vermediğinin, senet vermişse bu senetleri iade edip etmediğinin, vekilinin şikâyet dilekçesine eklediği, üzerinde fotoğrafı bulunan tapu fotokopisinin aslının olup olmadığı, bu belgenin kim tarafından ne zaman ve ne için kendisine verildiğinin sorulup, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.