Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/15430 E. 2014/1887 K. 05.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/15430
KARAR NO : 2014/1887
KARAR TARİHİ : 05.02.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/100183
MAHKEMESİ : Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/03/2010
NUMARASI : 2009/407 (E) ve 2010/68 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın, faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Genel kredi sözleşmeleri bütün normal sözleşmelerde olduğu gibi (BK md 1-10) icap ve kabul irade açıklamaları ile kurulmaktadır. Bu sebeple genel kredi sözleşmelerinin kurulması, taraflarının hak ve borçları, sözleşmenin ihlali, sona ermesi konularında bankacılık mevzuatı ile birlikte Borçlar Kanunu hükümleri de uygulanacaktır.
Genel kredi sözleşmesi ile kredi müşterisine belirli bir süre için veya süresiz olarak belirlenen limit içerisinde, limit kadar bir krediyi bir defada, veya kısım kısım kullanma ya da hiç kullanmama hakkı verilmektedir. Bu şekilde genel kredi sözleşmesi de kredi kullanma koşulları belirlenmiş olur. Öyle ki, kredi müşterisi genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kredi kullanma talebinin bankaya ilettiğinde, ayrı bir kredi sözleşmesi kurulur, fakat bu kredi sözleşmesinin koşulları genel kredi sözleşmesindeki koşullar olarak kabul edilir. Genel kredi sözleşmeşmelerinde taraflar arasında uzun süreli bir hukuki ilişki kurulmaktadır. Bu hukuki ilişki kredi kuruluşunu, kredi müşterisinin talep etmesi halinde genel kredi sözleşmesinde belirlenen koşullarda belirli bir limite kadar krediyi kullandırtma yükümlülüğü altına sokmaktadır.
Burada da görüldüğü gibi ilk bakışta genel kredi sözleşmelerinin, kredi müşterisinin her kredi kullanma talebi ile ayrı ayrı kurulmuş olan bir sözleşmeler topluğunun, fakat bir bütünlük içerisinde oluşturduğu da bir an için düşünülebilir. Ancak eğer genel kredi sözleşmeleri bir sözleşmeler topluluğu olsaydı, bankanın kullanılan her kredi için ayrı ayrı fesih açıklaması yapması gerekecekti. Oysa uygulamada banka veya müşteri tek bir fesih açıklaması yaparak, genel kredi sözleşmelerini ve kullanılan bütün kredilerle ilgili sözleşmelerin tümünü birden feshetmektedir.
Genel kredi sözleşmelerinin imzalanması sadece kredi kuruluşuna bir borç yüklemektedir; bu da eğer bütün koşullar mevcutsa krediyi tamamen veya kısmen kullandırtma borcudur. Kredi müşterisi ise sadece genel kredi sözleşmesini imzalamakla her hangi bir borç altına girmiş olmamaktadır, örneğin genel kerdi sözleşmesinde öngörülen krediyi kullanmak zorunluluğu yoktur, faiz ödemek zorunda değildir, kararlaştırılan teminatı (mesela ipotek temini) yerine getirmek zorunda değildir. Kredinin teminatını yerine getirmek, talep edilen kredinin müşteriye ödenebilmesi koşuludur ve ancak kredi kullanılması somut olarak talep edildiğinde yerine getirilecektir.
Bu açıklamalar ışığında; sanık M.. Ö..’ın H..B.. K..T..Ş..ile 03/12/2003, 11/09/2003, 14/08/2005 ve 20/12/2005 tarihlerinde Ş..M.. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. yetkilisi olarak kredi sözleşmesi imzaladığı, sözleşme sırasında teminat olarak da borçlusu K..N.., M..Ö..ve H..Y.. olan müşteri bonolarını katılan banka şubesine verdiği, sanığın, 10/06/2008 tarihinde 279.885 TL tutarındaki kredi borçlarını ödememesi üzerine teminat senedi borçlularına katılan banka tarafından senet ihbarı gönderilmiş bono borçluları bonolardaki imzaların kendilerine ait olmadığını beyan ettikleri, bu nedenle K..N.. adına düzenlenen sahte müşteri bonoları ile ilgili olarak 2008/ 145810 soruşturma numarası ile soruşturma yürütüldüğü, yine adına sahte bono düzenlenen M..Ö… ‘ın şikayeti ile ilgili olarak 2008/ 150957 sayı ile soruşturma yürütüldüğü, H..Y..’ın şikayeti üzerine sanık M.. Ö.. hakkında 2. Ağır Ceza Mahkemesine belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı olayda; atılı suçun sözleşme tarihinde değil, menfaatin edinildiği tarihte oluşacağı, katılan bankadan genel kredi sözleşmesine istinaden sanık tarafından iddiaya konu senetlerin verildikten sonra hangi tarihlerde ne kadar kredi kullandırıldığına dair ayrıntılı hesap dökümünün getirtilerek, adına senet düzenlenenler ile ilgili soruşturma dosyaları incelenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.