Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/14752 E. 2014/6347 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/14752
KARAR NO : 2014/6347
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/127529
MAHKEMESİ : Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/12/2009
NUMARASI : 2008/199 (E) ve 2009/361 (K)
SUÇ : Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa,basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanık E.. E..’ın, minübüs şoförlüğü yaparak geçimini sağladığı, çalışması dışında aylık bir gelirinin olmadığı, bankalardan kredi almaya çalıştığı ancak ekonomik durumunun iyi olmaması nedeniyle alamadığı, bu nedenle arkadaşları olan diğer sanıklar İ.. Ü.. ve N.. T..’ın bilgisi dahilinde onların nüfus cüzdan fotokopilerini alarak, sanık İsmail’in gerçekte kaydı olmadığı halde Şoförler Otomobilciler ve Minibüsçüler Odasına kayıtlı olduğuna dair oda kayıt belgesini, Germencik Ziraat Odası Başkanlığından çiftçilik belgesini, Girne Mahallesi Muhtarlığından ikametgah ilmuhaberini, Efeler Vergi Dairesinden vergi levhasını sahte olarak tanzim ettiği, yine sanık N.. T.. adına vergi levhasını, Ayakkabıcılar Odasına ait kayıt belgesini, Mesudiye Mahalle Muhtarlığından alınma ikametgah ilmuhaberini, Fatih İldeniz’e ait tapu senedi fotokopisini ve ruhsat yapı fotokopisini sahte olarak tanzim ettiği, akabinde sanık İsmail’in arkadaşı olan sanık Ergün tarafından sahte olarak tanzim edilen belgeleri G.. B.. Aydın Şubesine ibraz edip sanık N.. T..’ın kefil olarak imza attığı kredi sözleşmesini yaparak 12000 TL tüketici kredisi aldığı, bu şekilde sanıkların fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek haksız menfaat sağlamak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanık savunması, kredi sözleşmesi, banka yazısı ve tüm dosya kapsamına göre suçun sanıklar tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Sanıklar E.. E.., İ.. Ü.. müdafileri ve sanık N.. T..’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-İddianame ile talep edilmediği halde, ek savunma hakkı tanınmadan sanık N.. T..’ın TCK’nın 37/1. maddesi uyarınca birlikte işleyen sıfatıyla ve tamamlanmış suç hükümleri uyarınca, sanıklar E.. E.. ve İ.. Ü..’in tamamlanmış suç hükümleri uyarınca cezalandırılmalarına karar verilerek 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilmesi,
2-Sanıklar E.. E.. ve İ.. Ü.. müdafilerinin, 24/06/2009 ve 09/11/2009 tarihli oturumlardaki ifadelerinde, söz konusu kredinin bir kısmını ödediklerini, geri kalan kısmını da yeniden yapılandırma çerçevesinde ödemeye devam ettiklerini belirtmeleri karşısında, müşteki banka yetkilisinin duruşmaya çağrılarak sanıklar tarafından zararın tamamen veya kısmen giderilip giderilmediği, kısmi ödeme varsa; 5237 sayılı TCK’nın 168/4. maddesi kapsamında, bu kısmi ödemeye rızalarının olup olmadığının sorularak, sonucuna göre sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar E.. E.., İ.. Ü.. müdafileri ve sanık N.. T..’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.