Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/14651 E. 2014/6337 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/14651
KARAR NO : 2014/6337
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/112311
MAHKEMESİ : Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/03/2010
NUMARASI : 2009/329 (E) ve 2010/69 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılanın çek defterinden 10.10.2008 tarihli nolu 6 bin TL bedelli B. A.Ş. emrine tanzim edilmiş çekin, çek numarası ve çek miktarı aynı kalacak şekilde sahtesinin üretilerek hamiline tanzim edilmişcesine düzenlendiği ve bu çekin sanık tarafından Y. Ç.’den 12 bin TL karşılığında satın alınan otomobilin bedelinin bir kısmına karşılık adı geçene ciro edilerek piyasaya sürüldüğü, böylece sanığın üzerine atılı bankayı aracı kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve sahte resmi evrakı bilerek kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin iddia edildiği somut olayda;
1-Sanığın savunmasında aracı F. D.den aldığını, parayı nakit olarak adı geçene verdiğini, ancak F. D.’in ortağı olduğu şirkete aracı çek karşılığında sattığını göstermek istemesi nedeniyle, kendisine suça konu çeki getirdiği ve O’nun isteği üzerine çeki ciro ettiğini savunması, aracı kendisinden teslim aldığını söylediği Y. Ç’un da kollukta alınan ifadesinde sanığı F.D. aracılığı ile tanıdığını beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeksizin tespiti için, Y. Ç.’un tanık olarak ifadesinin alınması, beyanlarda geçen F.D. isimli şahsın kolluk vasıtasıyla araştırılıp, kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilmesi halinde beyanının alınması gerektiği gözetilmeden sanığın atılı suçlardan mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Sanığa atılı resmi belgede sahtecilik suçuna konu teşkil eden çekin iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti, yapılan sahtecilikte aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdir ve tayininin hakime ait olduğu da dikkate alınarak, söz konusu çekin mahkeme heyeti tarafından incelenip, özellikleri zapta geçirilerek iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığı değerlendirilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün, 5320 sayılı Kanun’un 8/1 maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.