Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/14643 E. 2014/6336 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/14643
KARAR NO : 2014/6336
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/111727
MAHKEMESİ : Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 03/11/2009
NUMARASI : 2009/157 (E) ve 2009/192 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK ‘nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanığın kardeşi katılanın imzasını taklit ederek, kardeşi adına tapuda kayıtlı arazinin kendisine kiralandığına dair sahte kira sözleşmesi ile İlçe Tarım Müdürlüğü’ne başvurup, suça konu arazi için “Doğrudan Gelir Desteği”, “Mazot-Gübre Desteği” ve
“Kuraklık Desteği” talebinde bulunduğu ve toplam 528.62 TL destek almak suretiyle kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği somut olayda; doğrudan gelir, mazot-gübre ve kuraklık desteği ödemelerinin tarımsal faaliyette bulunan arazi üzerinden yapılması, bu nedenle idare aleyhine zararın oluşmaması, sanığın savunmasında suça konu arazinin de babalarından kalan arazilerden olup, aralarındaki paylaşım sonucu katılan kardeşi adına tapuya kaydedildiği, kardeşler arasında sadece kendisinin köyde kalıp, çiftçilik yaptığını, diğer kardeşleri ile birlikte sanığın da rızası ile parasını annelerine vermek üzere araziler için destekleme almak amacıyla İlçe Tarım Müdürlüğü’ne başvurduğunu, 2006 yılında arazi ile ilgili kira sözleşmesi düzenlemeleri ve katılandan ve diğer kardeşlerinden sözlü olarak muvafakat alması nedeniyle suça konu kira sözleşmesini düzenleyip başvuruda bulunduğunu beyan etmesi, tanık olarak beyanları alınan sanık ve katılanın kardeşleri M.. K.. ve İ.. K..’in ifadelerinde sanığı doğrulamaları karşısında, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
Kabule göre;
Sanığın dosyada mevcut 29/05/2009 havale tarihli dilekçe ekinde yer alan alındı belgesi ile 528.62. TL yi hazineye geri ödediğinin ve dolayısıyla kamusal zararın giderildiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 168/2. maddesinin uygulanmaması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.