Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13500 E. 2013/18446 K. 26.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13500
KARAR NO : 2013/18446
KARAR TARİHİ : 26.11.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158.nci maddenin İkinci fıkrasında yer alan,bu düzenlemeyle failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddî unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK md.6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmî nitelikte bir … olması ve failin kamu görevlileriyle
ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçu nitelikli hâle getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı, yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan faydalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı … Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2 maddesi uygulanamıyacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Somut olayda;
Sanığın, Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması devam eden, bir adam öldürme davası dolayısıyla tutuklu bulunan mağdur ve müştekinin yakınları olan tanıklar …, …, … ile irtibata geçerek, müşteki …’ı 40.000 dolar karşılığında az bir ceza ile kurtarabileceğini, mağdur …’yu da 10.000 TL karşılığında tahliye ettirebileceğini bu işi Van’lılar aracılığı ile yaptığını söyleyerek görüşmelerde bulunduğu, müşteki …’ın paranın fazlalığı nedeni ile ödemek istemediğinden, mağdur …’ın yakınlarının ise anlaştıkları halde bu parayı temin edemediklerinden sanığın paraları alamadığı eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/2 maddesinde öngörülen dolandırıcılığa teşebbüs aşamasında kaldığı belirtilerek açılan kamu davasında;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre;diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın kendisi ile irtibat kurması sonucunda sanıkla doğrudan görüşen tanık …’ın aşamalardaki ifadesinde sanığın hiçbir hakim ismi vermeden Muğla 1 ve 2 Ağır Ceza Mahkemelerinde birtakım tahliyeleri gerçekleştirdiğini bu işi Van’lılar aracılığı ile yaptığını 40.000 TL karşılığında …’a daha az bir ceza aldırabileceğini, …’yu 10.000 TL karşılığında tahliye ettirebileceğini söylediğini ifade edip adliyedeki herhangibir isimden bahsetmediğini belirtmesi karşısında sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı madde ile hüküm kurulması,
Sanığın aynı anda mağdur ve müştekinin yakınlarıyla görüşüp söz konusu hileyi aynı zamanda gerçekleştirdiği anlaşıldığından eyleminin tek suç olduğu ve hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden ayrı suç kabul edilerek yazılı şekilde ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.