Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13468 E. 2013/18456 K. 26.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13468
KARAR NO : 2013/18456
KARAR TARİHİ : 26.11.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat, mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır.Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Somut olayda; sanığın Bafra da faaliyet gösteren … Gıda Nakliye ve Pazarlama Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketinin sahibi ve yetkilisi olduğu, şüphelinin işlerinin kötü gitmesi üzerine …’ın ticari işletmeler için hizmete sunduğu “ticari işlek kredisinden” faydalanmak istediği, bu kredi türünde bankanın, ticari faliyet dolayısıyla elinde vadesi gelmemiş bono veya poliçesi bulunan ve nakit paraya ihtiyacı olan ticari işletme sahiplerine bono veya poliçesini teminat göstermesi karşılığında bono veya poliçe meblağının %80 ine kadar kredi verildiği, sanığın da nakde ihtiyacı olduğu için suça konu olan 22 adet bonoyu düzenleyip müşteki bankaya vermek suretiyle kredi kullandığı, almış olduğu kredi borcunu ödeyememesi üzerine, müşteki banka tarafından sanığın şirketi adına icra takibi başlatıldığı, ayrıca teminat olarak gösterilen bonoların da vade tarihlerinde ödenmemesi üzerine bonoların borçluları hakkında da icra takibine girişildiği, Bafra İcra Müdürlüğü aracılığı ile başlatılan icra takiplerinde bonoların üzerinde borçlu olarak gözüken şahısların isim ve adreslerine ödeme emri gönderildiği, ancak ödeme emirlerinin borçluların belirtilen adreslerde oturmadığı ve tanınmadığı gerekçesi ile iade edildiği, yaptırılan adres araştırmalarında da bu isimde şahıslara rastlanmadığı, belirtilen köylerde ve adreslerde tanımadıkları ve yaşamadıkları, bir kısım adreslerin boş alanlara veya metruk binalara ait olduğunun tespit edildiği, bir kısım isim ve adreslerin ise kayıtlarda hiç yer almadığı, böyle bir şahsın yaşamış olduğunun tespit edilemediği, bir kısım senetlerde ise borçluların farklı olmasına rağmen adreslerinin aynı olduğu, takip dosyalarının halen derdest olduğu ve bankanın 269.000TL alacağının bulunup halen ödenmediği, belirtilerek dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik suçlarını gerçekleştirdiği iddiasıyla açılan kamu davasında;
1- Sanık hakkında dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede,
Sanığın sahte bonoları katılan bankayla yaptığı kredi sözleşmesinden ve kredi alımından sonra borçların yeniden yapılandırılması sırasında ek teminat olarak vermiş olması karşısında; kredinin kullandırılması için yapılmış bir hile sözkonusu olmayıp dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2- Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelik incelemede,
Suça konu senetler üzerinde yapılan inceleme üzerine Samsun Polis Kriminal Labaratuarı tarafından hazırlanan raporda suça konu senetlerin tümünün üzerindeki yazıların sanığın eli ürünü olduğunun tespit edildiği imzaların ise taklit imza olmaları nedeniyle farklı el hareketleri yapılarak oluşturulmaya çalışıldığı için taklit imzalara imzayı atan şahsın kendi kaligrafilerini yansıtmayacağından her zaman tespitinin mümkün olmadığının bildirilmiş olması, ikinci defa Polis Kriminal Labaratuarı tarafından yapılan incelemede bonolardan bazılarının üzerindeki yazılar ile borçlu imzalarının aynı kalemle yazıldığının bildirilmiş olması karşısında sanığın eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; diğer temyiz itirazlarını reddine ancak,
Sanığın gerçek olmayan kişiler adına düzenlediği sözkonusu bonoları aynı zamanda bankaya vermiş olması karşısında tek suç olduğu gözetilmeden yazılı şekilde zincirleme suç kabuledilerek 5237 sayılı TCK’nın uygulanması suretiyle sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.