Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13323 E. 2014/5715 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13323
KARAR NO : 2014/5715
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2007/62696
MAHKEMESİ : Antalya 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2006
NUMARASI : 2006/263 (E) ve 2006/564 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi,kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın, 158. maddenin ikinci fıkrasında yer alan bu düzenlemeyle, failin, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlar nezdinde hatırı sayıldığını ileri sürerek ve belli bir işin gördüreleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin etmesi nitelikli dolandırıcılık kabul edilmektedir. Suçun maddi unsuru, kamu görevlileri yanında hatıra sayıldığının, onlarla ilişkisi bulunduğunu iddia ederek, yapılacak aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat almak, kabul etmektir.
Kamu görevlisi, TCK madde 6’da tanımlanmış ve açıklanmıştır. Bu suçun meydana gelmesi için, suç konusunun resmi nitelikte bir iş olması ve failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan bahsederek dolandırıcılık eylemini Gerçekleştirmesi gerekir. Faildeki ahlaki kötülüğün, yalnız başkalarını dolandırmakla kalmayıp, aynı zamanda kamu görevlilerini şüphe altına sokmasındaki vahameti, suçunu nitelikli hale getirmiştir.
Bu iddia yapıldığında, o kamu görevlisinin gerçekten var olup olmadığı yada o işi yapmaya yetkili bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Ancak nüfuzdan fayadalanacağı söylenen kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Kamu görevlisi sayılmayan bir kişiyle ilişkisinden dolayı bir yarar sağlanması halinde bu nitelikli hal uygulanmayacaktır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…başsavcısına,…kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında başsavcının, kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin belli bir memur yanında hatırı sayıldığındın söz etmeksizin kendisini kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.) olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.
Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır.
Sivas Halk Eğitim Merkezi’ni 0546…4.. no’lu cep telefonu numarası ile arayan müdür yardımcısı Y.. A..’a kendini Milli Eğitim Bakanlığı, Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü’nde görevli “K.. H.” diye tanıtan sanığın, sözleşmeli usta öğreticilerinden yüksek okul mezunu iki kişiye kadro verileceğini söyleyip bu nitelikleri haiz kişilerin belirlenip isimlerinin bildirilmesini istemesini müteakip, müdür yardımcısı tarafından verilen katılanın telefonunu arayıp, benzer tanıtımda bulunduktan sonra kadro vaadine yönelik sözleri sarfedip onu ikna ederek, A.. G.. (sanık) adına PTT havalesi yoluyla “dosya masrafı” adı altında gönderilen 320 TL’yi alarak haksız yarar sağlaması eyleminin “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-TCK’nın 158/2. maddesindeki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, suç failinin, ismen söylemese bile kimden söz edildiği karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını belittiği kamu görevlilerini tanıdığını, hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırmasının gerekli olması, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından veya kamu görevlisiyle ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin kendisini ilgili kamu görevlisi olarak tanıtmanın atılı suçu oluşturmayıp TCK’nın 157/1. maddesinde tanımlanan “basit dolandırıcılık” suçunu oluşturacağının dikkate alınmaması,
2-Kabule göre de; a) TCK’nın 53. maddesinin 1-c bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğunun kendi “altsoyu” üzerindeki velayet, vaseyet, kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, kendi üst soyu ve diğer kişiler yönünden ise “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” sürmesine karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,
b) Temel hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde aynı gerekçeye dayanılarak adli para cezasının belirlenmesine esas alınan temel tam gün birim sayısının asgari hadden uzaklaşılarak takdiri suretiyle çelişkiye neden olunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.