Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13227 E. 2014/5656 K. 26.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13227
KARAR NO : 2014/5656
KARAR TARİHİ : 26.03.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/259979
MAHKEMESİ : Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/03/2011
NUMARASI : 2009/323 (E) ve 2011/56 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanık Volkan’ın, mobilya ticareti ile uğraşan katılan Mehmet’ten satın aldığı mallar karşılığında keşidecisi E.. F..E.. Tekstil şirketi olan, 21.07.2008 keşide tarihli 3.450 TL bedelli çeki ciro ederek verdiği, katılanın çeki tahsil etmek için bankaya ibraz ettiğinde çekin daha önceden tahsil edilmiş olduğu ve çek üzerinde tahrifat yapıldığının anlaşıldığı, sanığın savunmasında çeki ticari ilişkisi bulunan U.. A.. isimli bir kişinden aldığını ancak açık kimlik ve adres bilgilerini bilmediğini beyan ettiği, böylece sanığın katılandan satın aldığı mal karşılığında sahte çek verme suretiyle nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Ekspertiz raporunda çekin orijinal olduğu değerlendirilerek matbu bölümlerde fiziksel kazıma ve silinme emareleri bulunduğu, bu bulgulara atfen belirtilen yazı ve rakamların bulundukları yerlere önceden bu bölümlerde bulunan yazıların, rakamların fiziksel olarak okunamayacak derecede silinmelerinden sonra tahrifen yazılmış olduklarının belirtilmesi ve banka yazısına göre de çekin daha önceden tahsil edilmiş başka bir çek olduğunun belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, öncelikle ilgili bankadan daha önceden bedeli tahsil edilen çek aslının ellerinde bulunup bulunmadığı sorularak, bankada duruyor ise çek aslı ile birlikte adli emanette bulunan suça konu çek üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak suça konu çekin orijinal veya kopyalanmış olup olmadığının tespiti, yine sanığın bol miktarda samimi imza ve yazı örnekleri alınarak çekteki yazı ve imzanın sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu aldırılması, ayrıca sahtecilik suçlarında aldatma niteliğinin takdir ve tayini hâkime ait olması karşısında, suça konu çekin duruşmada incelenerek özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma niteliğini taşıyıp taşımadığının belirtilmesi ve denetime olanak verecek şekilde dosya içerisinde bulundurulması gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
2- 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (j) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Bu açıklama kapsamında sonuç adli para cezasının gün karşılığı belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde doğrudan haksız elde olunan menfaatin iki katı esas alınmak suretiyle karar verilmesi,
3- Sanığın, katılandan satın aldığı mallara karşılık verdiği suça konu çekin 3.450 TL bedelli olmasına rağmen, haksız menfaatin iki katının 1.900 TL olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
4-Sanığa ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 58/6. maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın gözetilmesine, 26.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.