Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13102 E. 2014/5517 K. 25.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13102
KARAR NO : 2014/5517
KARAR TARİHİ : 25.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/82758
MAHKEMESİ : Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/06/2009
NUMARASI : 2009/30 (E) ve 2009/204 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların yetkilisi oldukları şirketleri adına, katılan N.. Yapı Dekorasyon İnş. Tic. Ldt. Şti.’ye iş yaptırdıkları ve bu iş karşılığı suça konu A.. K.. Şubesi 38634-2 nolu hesaba ait 2.500 TL bedelli çeki verdikleri, ancak çekte bulunması gereken kanuni unsurlardan keşide yerini yazmayarak katılanın alacağının karşılıksız kalmasına neden oldukları, bu şekilde bankayı aracı kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia ve kabul edilen olayda;
1-6762 sayılı TTK’nın 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı Kanun’un 693. maddesine göre ise, keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak, suça konu çek üzerinde basılı şirket kaşesi yanında yazılı olan yerin keşide yeri olarak kabul edilmesi gerektiği, kaldı ki çek üzerinde keşide yerinin yazılı olmamasının tek başına dolandırıcılık suçunun oluşmasına yeterli olmayacağı, çekin sahteliğinin ileri sürülmediği ve sanıklar tarafından imzaya itiraz edilmediği gibi, sanıkların suç işleme kastıyla hareket etiklerine dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil de edilemediği, bu haliyle taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle edimin ifasından kaynaklanan hukuki mahiyette uyuşmazlık bulunduğu gözetilmeden, atılı suçtan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kabule göre;
2- TCK’nın 158/1-f maddesindeki cezanın 3 yıldan az olamayacağının gözetilmemesi ve 5237 sayılı TCK’nın 158/1. madde ve fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde, suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olduğu takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenmesi gerekirken doğrudan haksız menfaatin iki katı esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-5237 sayılı TCK’nın 52. maddesi gereğince, adli para cezası gün olarak belirlenip, artırım ve indirimlerin yapılmasından sonra bulunacak miktarın aynı maddenin 2.fıkrası gereğince 20-100 TL arasında belirlenecek miktar ile çarpılması suretiyle sonuç adli para cezasının belirlenmesi yerine, yazılı şekilde uygulama yapılarak TCK’nın 61/8. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.