YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13101
KARAR NO : 2014/5516
KARAR TARİHİ : 25.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/80657
MAHKEMESİ : Kars Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2009
NUMARASI : 2008/135 (E) ve 2009/132 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli,olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir.
Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır.5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka,48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır.
Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın 25.000 TL kredi almak için Halk Bankası Kars Şubesine müracaat ettiği, banka uygulaması doğrultusunda banka görevlileri tarafından diğer teminat ve ipoteklerin yanında kredi başvurusu yapan sanıktan talep edilen kredinin iki katı miktarda başka kişilere ait senet istenmesi üzerine sanığın, kendisinin alacaklı kardeşi M.. H..’nun ise, borçlu sıfatını taşıdığı 25.000’er TL bedelli 2 adet senedi bankaya vererek katılan bankadan 25.000 TL. kredi aldığı, ancak kredi borcunun ödenmeyerek verilen bu senetlerin icraya konulması üzerine senetlerin sanık M.. H.. tarafından düzenlenmediğinin tespit edildiği olayda;
1-Sanığın bankadan konut kredisi aldığını, iki kişinin borca kefil olduğunu, ayrıca evin ipotek alındığını, krediyi aldıktan sonra senetlerin verildiğini savunması ve bankaya olan borcunu inkar etmemesi karşısında; gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya çıkartılması bakımından; bahse konu kredi işlemlerine ilişkin tüm banka kayıt ve belgelerinin celp edilerek, sanığın kredi için bankaya hangi tarihte müraacaat ettiği, paranın sanığa ne zaman ödendiği, senetlerin ne zaman verildiği, krediye teminat olan kefil borçlanmalarının ve ipoteğin ne kadar olduğu, sanık tarafından verilen diğer teminatların kredi miktarını karşılayıp karşılamadığı, suça konu senetlerin alacağın tahsilini kolaylaştırmak amacıyla alınıp alınmadığı ve banka zararını ne şekilde oluştuğu hususları tartışılmadan eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre,
1- 5237 Sayılı TCK’nın 158/1. madde ve fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde, suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olduğu takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Bu açıklama kapsamında, 5237 sayılı TCK’nın 158/1,f,son maddesi gereğince haksız menfaat miktarının 25.000 TL, haksız menfaatin iki katının 50.000 TL olması dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip sanığın 2.500 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığa verilen cezadan TCK’nin 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 2.083 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına,aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL den hesap edilmek suretiyle netice olarak 41.766 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan haksız menfaatin iki katı olarak cezanın belirlenmek suretiyle sanığa fazla adli para cezası tayini,
2- 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarına ilişkin hak yoksunluğunun, aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilmeye kadar, 1. fıkrada yazılı diğer hak yoksunluklarının cezanın infazı tamamlanıncaya kadar uygulanabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.