Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/13078 E. 2013/18554 K. 27.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/13078
KARAR NO : 2013/18554
KARAR TARİHİ : 27.11.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet, ceza verilmesine yer olmadığı kararı

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1) Sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir.Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı,o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir.Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir.Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir.Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır.Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Yukarıdaki ilkeler ışığında somut olay incelendiğinde;
İşçi olarak çalışan …’ın emekli olabilmesi için gerekli prim günü sayısını dolduramadan 1996 yılında vefat ettiği, bu durumu öğrenen köy azası olup arzuhalcilik yapan sanık …’ın müteveffanın eşi … ile irtibata geçerek müteveffanın ölümünü nüfusa geç bildirip eksik olan primleri isteğe
bağlı sigorta kapsamında yatırıp, sonrasında müteveffanın ölümünü bildirerek eşi üzerinden emekli maaşı alabileceğini söylemesi üzerine sanık …’nin teklifi kabul ettiği, sanık …’ın müteveffa adına imza atarak hazırladığı sahte belgelerle SGK’ya Hüsne adına başvuru yaptıktan sonra müteveffanın 01/02/1999 tarihinde öldüğünü nüfus idaresine bildirerek sanık …’ye 01/03/1999 ila 21/06/2007 tarihleri arasında ölüm aylığı ödemesi yapılmasını sağladığı olayda, mahkemenin “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” suçunun oluştuğuna yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş olup; 5237 sayılı TCK’nın 43.maddesi uygulanırken adli para cezasında artırım yapılmayarak sanığa eksik ceza tayini hususu aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık …’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2)Sanık … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz isteğinin incelenmesinde;
Sanık …’nin usulsüz ölüm aylığı bağlanması hususunda diğer sanık …’ın teklifini kabul etmesi, eşinin ölümünün nüfus idaresine yaklaşık 3 yıl kadar sonra bildirilmesi, kendisini ihbar edeceğini söyleyen şahıslara durumun ortaya çıkmaması için para vermiş olması, 8 yıl boyunca ölüm aylığını çekmiş olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın diğer sanık … ile fikir ve işbirliği içerisinde hareket ettiğinin anlaşılmasına göre, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi..