YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/12805
KARAR NO : 2014/5142
KARAR TARİHİ : 19.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2011/22733
MAHKEMESİ : Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 11/03/2010
NUMARASI : 2008/28 (E) ve 2010/52 (K)
SUÇ : Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Katılanın pastane işlettiği, SGK İstanbul İl Müdürlüğü’nde çalışan sanığın da katılanın pastanesine sık sık gelip gittiği ve katılana SGK ile ilgili herhangi bir problemlerinin olması halinde yardımcı olabileceğini söylediği, katılanın annesi F.. D..’in SSK’lı olup emekliliğine az bir süre kaldığı, katılanın sanığa annesinin emeklilik süresinin ne zaman dolacağı hususunu sorduğu ve sigorta sicil numarasını verdiği, sanığın durumu araştırıp bilgi vereceğini söylediği, ertesi gün katılana annesinin emekli olması için 7 aylık bir süresinin kaldığını, ancak; devletin bir hak tanıdığını, peşin ödeme yaparsa hemen emekli olabileceğini ve ödeyeceği miktarın da 2.337 TL olduğunu söylediği, katılanın parayı tedarik edip, sanığın çağırması üzerine ertesi günü Bakırköy Sigorta Müdürlüğü’ne gittiği, sanığın katılanı binanın girişinde karşıladığı, sistemin çalışmadığını, beklemesine gerek olmadığını, parayı kendisinin yatırıp makbuzu getireceğini söyleyerek katılanın görevli ile görüşmesine engel olduğu ve katılandan 2.337 TL yi aldığı, katılanın oradan ayrıldığı, ertesi günü makbuzu katılana götürmediği ve uzunca bir süre ortadan kaybolduğu, katılanın yaptığı araştırmada 6 ay rapor aldığını öğrendiği, 6 ay sonra tekrar gittiğinde sanığın katılana parayı yatırdığını söyleyip bir makbuz gösterdiği, ancak makbuzu vermediği, daha sonra tekrar katılanın yanına gelerek bir yanlışlık olduğunu, 1.350 TL daha yatırmalarının gerektiğini söylediği, katılanın bu parayı da sanığa yatırması için verdiği, sanığın daha sonra tekrar ortadan kaybolduğu, katılanın sanığı yaptığı araştırmalar sonucu bulduğu, durumu sorduğunda zor günler geçirdiğini, parayı yatıramadığını söyleyerek katılana 4.300 TL bedelli bir adet bono verdiği, ancak bu bonoyu da vadesi geldiğinde ödemediği, sanığın bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı ve sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-)Sanığa çalıştığı kurum olan SGK’nın maddi varlığını kullanmadığı, sadece bu kurumda memur olarak çalıştığını belirtmesi karşısında subut bulan eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-)Sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi kapsamında, aynı suç işleme kararıyla kanunun aynı hükmünü birden fazla ihlal ederek, katılandan değişik zamanlarda birden fazla menfaat temin etmiş olması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayarak eksik ceza tayin edilmesi,
Kabule göre de;
Hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.