Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/11954 E. 2014/57 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/11954
KARAR NO : 2014/57
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp,yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü,yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sincan 4. Noterliği tarafından düzenlenen 15.06.2005 tarihli imza sirküleri, Türkiye Ticaret Sicil gazetesinde yapılan ilana göre, Tuncay Kuaför Kozmetik Ticaret Ltd. Şti’nin, kurucusunun ve yetkili müdürünün sanık … olduğu, şirket alacaklarında ve borçlarında, bankalarda ve diğer kurum ve kuruluşlar karşısında, şirket kaşesi altındaki münferit imzası ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, Vakıfbank Sincan Şubesine ait olan ve şirketin bulunduğu hesap üzerinden hamiline düzenlenen, 22.04.2007 keşide tarihli, 7000 TL bedelli soruşturma konusu olan çekin, bir ticari alışverişe karşılık olarak katılana verildiği, kanuni ibraz süresi içerisinde bankaya ibrazında karşılıksız kalan çek ilgili olarak katılanın şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada; söz konusu çekin, şirketi temsil ve ilzama yetkili olan sanık … tarafından keşide edilmediği, çek düzenlemeye yetkili olmayan sanık … tarafından düzenlendiğinin kriminal inceme neticesinde belirlendiği, bu şekilde sanıkların, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Oluşa, sanıkların savunmalarına, katılanın aşamalardaki beyanlarına, tanıkların anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; söz konusu çekin bir ticari alışverişe karşılık olarak şirket hesabından keşide edilerek katılana verildiği, çekin …Ticaret Ltd. Şti’nin, Vakıfbank… Şubesindeki hesabına istinaden düzenlendiği, şirketin müdürü olan ve çek keşide etmeye yetkili kılınan sanık …’un verdiği ifadesinde; şirketin sahibi olduğunu; ancak şirketin işlerini diğer sanık … ile birlikte yürüttüklerini, sanık …’ın şirket hesabından çek keşide etmesine rıza gösterdiğini, şirketin ticari faaliyetleri kapsamında bir çok çeki bu şekilde sanık …’ın düzenleyerek müşterilere verdiğini, yargılama konusu olan çekin de sanık … tarafından düzenlenerek bir ticari alışverişe istinaden katılana verildiğini, şirketin maddi durumumun kötüye gitmiş olmasından dolayı çek karşılığının ödenemediğini savunması, sanık …’ın da ifadesinde; söz konusu şirketin ortağı olduğunu, muhasebe işlerini kendisinin yürüttüğünü ve şirket müdürü olan sanık …’nin, kendisine çek keşide etme hususunda yetki verdiğini, buna istinaden söz konusu çeki düzenleyerek bir ticari alışverişe istinaden katılana verdiğini beyan etmesi, her iki sanığın da borçlarını inkar etmemesi ve tanıkların anlatımlarına göre de; çekten kaynaklanan borcun sanıklar tarafından katılana ödendiğinin belirtilmesi karşısında; söz konusu çekin, keşide yetkisi bulunmayan sanık … tarafından dolandırma kastı ile keşide edilerek katılana verildiği ve sanık …’un da eyleme iştirak ettiğini dair katılanın iddiasından başkaca, somut ve kesin bir delil elde edilememesi dikkate alınarak, kuşkudan sanık yararlanır ilkesi gereği; sanıklar ile katılan arasındaki ilişkin hukuki nitelik arz ettiği ve bu durumda da atılı suçların unsurlarının oluşmadığına dair gerekçelerle sanıkların beraatlerine dair verilen kararlarda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, 13/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.