Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/11716 E. 2014/59 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/11716
KARAR NO : 2014/59
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sahtecilik suçu ile ilgili olarak zamanaşımı sınırları içerisinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Katılan …’ın, sanığa ait olan, … ili … ilçesindeki 1 pafta ve 1442 parsel numarasında kayıtlı bulunan tarlayı satın alma hususunda sanık ile anlaşarak tarlanın anlaşma bedeli olan 142.500 TL parayı da, 27.11.2006 tarihinde İş Bankası Şubesinden havale yoluyla sanığın banka hesabına gönderdiği; ancak sanığın, tarla üzerinde haciz ve ipotek olduğunu belirterek bu sorunları giderdikten sonra tarlayı resmen devredeceğini vaat etmesine rağmen, söz konusu tarlayı katılana devretmediği gibi tarla karşılığında aldığı parayı da iade etmediği, katılanın, ödediği parasını geri istemesi üzerine de, 28/12/2007 tarihinde, 70.000 Euro bedelli, 21.05.2007 keşide tarihli çeki imzalayarak katılana verdiği, yasal süresinde katılan tarafından çekin tahsil amacıyla bankaya ibraz edildiğinde; çekin katılana verildiği tarihten önce, 19.12.2006 tarihinde, sanık tarafından ödemeden men talimatı verildiğinin anlaşılması nedeniyle çek bedelinin banka tarafından ödenmediği, bu şekilde sanığın, kendisine ait olan tarlayı satma hususunda katılan ile anlaşıp, haricen sattığı tarlanın parasını da aldıktan sonra; hileli hareketlerde bulunmak suretiyle tarlanın resmen devrini yapmayarak haksız menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda;
Oluşa, sanığın savunmalarına, katılanın aşamalardaki beyanlarına, tanık …’un anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın aşamalarda aynı doğrultuda verdiği ifadelerinde; katılanı daha önce hiç görmediğini ve tanımadığını, kendisine ait olan tarlayı da satmayı vaat etmediğini, … isimli kişiden 1.000.000 TL faizli borç para aldığını, bu borcuna karşılık olarak da, … Köyü,…Sokağı, 104 pafta, 394 ada ve 2 parsel numarasında kayıtlı bulunan bahçeli ahşap evini teminat olarak göstererek, … isimli kişi ile bu evin satış vaadine dair protokol ve taahhütname imzaladığını; ayrıca Kadıköy Tapu Sicil Müdürlüğünün 17.08.2007 tarihli olan ve Kadıköy 5.İcra Müdürlüğüne gönderdiği takyidatlar lisetesinde bu eve ilişkin sınırlamanın da … lehine olduğunu, borcuna karşılık olarak … isimli kişiye her biri 70000 Euro bedelinde olan 24 adet çekleri teminat olarak verdiğini, çeklerdeki imzanın da kendisine ait olduğunu, borcu kapsamında …’ye 600.000 TL ödeme yaptığını, kalan borcunu da bir defada faizsiz olarak ödemeyi teklif etmesine rağmen kabul etmediklerini ve kendilerine verdiği 24 adet çekleri tahsil etmeye kalkışmalarından dolayı bankaya ödemeden men talimatı vermek zorunda kaldığını savunduğu; dosya kapsamında bulunan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin sanık ile … tarafından düzenlendiği, satış vaadine konu olan yerin de … Köyü, … Sokağı, 104 pafta, 394 ada ve 2 parsel numarasında kayıtlı bulunan bahçeli ahşap eve ilişkin olduğu, Kadıköy Tapu Sicil Müdürlüğünün 17.08.2007 tarihinde Kadıköy 5.İcra Müdürlüğüne gönderdiği takyidatlar lisetesi incelendiğinde; bu eve ilişkin sınırlamanın … lehine yazılı olduğu, 22.09.2006 tarihli düzenlenen taahhütnamede ise; sanık tarafından her biri 70000 Euro olan çeklerin düzenlenerek …’a verildiği, çeklerin ödemeleri gerçekleştiğinde ise eve ilişkin satış vaadi sözleşmesinin de kaldırılacağının belirtildiği, yargılama aşamasında …’un alınan ifadesinde; okuma yazmasının olmadığını, …’nin yanında bahçıvan olarak işe başladığını, sanık ile herhangi bir şekilde gayrimenkul alımı hususunda bir anlaşma yapmadığı gibi herhangi bir şekilde sanıktan çek almadığını, … hiç bir malının kendisine ait olmadığını, …’nin kendisini tapu müdürlüğüne götürdüğünü, burada bilmediği belgelere imza attırdığını, …’nin avukatının yönlendirmesi ile savcılıkta ifade verdiğini, sanıktan herhangi bir şikayetinin de söz konusu olmadığını beyan ettiği, katılanın ifadelerinde geçen ve iddianameye konu edilen … ili … ilçesindeki 1 pafta ve 1442 parsel numarasında kayıtlı bulunan tarlanın, satışa veya satış vaadine konu edildiğine ve bu nedenle sanığın, dolandırıcılık suçunu oluşturabilecek hileli hareketler sergilemek suretiyle katılandan para alarak haksız menfaat temin ettiğine dair somut, kesin ve inandırıcı delillerin elde edilemediğinin anlaşılması karşısında; katılanın iddiasından ibaret yargılama konusu olan uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu ve dolandırıcılık suçunun oluşmadığına yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 13.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.