Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/11699 E. 2014/5036 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/11699
KARAR NO : 2014/5036
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/244907
MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 27/04/2011
NUMARASI : 2010/466 (E) ve 2011/205 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık hakkında iddianame yerine geçen görevsizlik kararında 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f madde ve bendinin sevk maddesi olarak gösterildiği, anılan bent için öngörülen cezanın maddenin son fıkrasında gösterildiği, bu fıkra temel cezayı göstermekte olup, cezayı artırıcı bir düzenleme olmadığı cihetle, tebliğnamedeki 158/1-son madde hükmü uygulanırken sanığa bu konuda ek savunma hakkı verilmesi gerektiğine ilişkin görüşe iştirak edilmemiştir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın, mağdur R.. B.. adına Türkiye İş Bankası B.. Şubesinde bulunan çek hesabından R.. B..’ın bilgisi ve rızası dışında yetkili olmadığı halde değişik tarihlerde iki adet çeki keşide edip katılan F.. İnş. Gıd. Tem. Ür. San. Tic. Ltd. Şti’ne verdiği, çeklerin bankaya ibrazlarında karşılıklarının bulunmadığı, yapılan kriminal inceleme sonucu düzenlenen ekspertiz raporları ile çek altında çek keşide etmeye yetkili hesap sahibi müşteki R.. B.. adına atılı bulunan imzaların sanık Z.. B..’a ait olduğu iddia olunan olayda,
1)Sanığın ve temyiz aşamasında müdafiinin savunmalarının içeriği, yerine imza atılan R.. B..’ın 11.01.2011 tarihli talimat yoluyla alınan beyanındaki “sanığın kendisinin amcası olduğuna, kendisi ile iş ortağı olarak çalıştıklarına, bu süreçte birbirlerine ait çekleri ortak olmaları nedeniyle kullandıklarına ve birbirlerinin yerine imza attıklarına…” dair ifadeleri ve mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek belge düzenlenmesinde suç kastının varlığının kabul olunamaması durumu da dikkate alınarak, gerçeğin şüpheye yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılması yönüyle, olay öncesinde sanık ile R.. B..’ın ortak iş yapıp yapmadıklarının, sanığın daha evvel de benzer şekilde katılan şirkete veya başkalarına verilmiş çek imzalayıp imzalamadığının, imzalamışsa problem doğup doğmadığının araştırılması, çekleri kabul eden katılan F.. Ş..’ yetkilisi ile adı geçen şirkette bu çekleri kabul eden kişinin de tespit edilerek “söz konusu çeklerin hangi tarihli hangi miktarlı alışverişler karşılığı kimden alındığının, alındığı sırada durumdan haberdar olunup olunmadığının, bu şekilde başka alışverişler de yapılıp yapılmadığının” sorulması ve varsa belgelerinin temini ile örneklerinin dosyaya konulması, suça konu çeklerle ilgili Diyarbakır 6. İcra Müdürlüğü’nün 2007/18 E. sayılı ve varsa başka icra takip dosyaları ile Diyarbakır 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/161 E-2009/340 K. sayılı dosyasının (sehven olayla ilgisi bulunmayan Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/161-472 E-K. sayılı dosyası getirtilerek örneği dosya içine konulmuş) getirtilip incelenmesi suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik soruşturma ve gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
TCK’nın 43. maddesi gereğince aynı suçun değişik zamanlarda işlenmesi halinde zincirleme suç hükümleri uygulanabileceğinden, suçlara konu çeklerin keşide tarihleri farklı olsa da aynı borç-alacak ilişkisi nedeniyle aynı anda düzenlenme ihtimallerinin bulunması hususu dikkate alınarak, katılan şirkete hangi tarihte ya da tarihlerde verildiğinin, aynı anda düzenlenip birlikte verilip verilmediğinin araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.