Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/11419 E. 2014/5881 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/11419
KARAR NO : 2014/5881
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/37310
MAHKEMESİ : Niğde Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 22/07/2009
NUMARASI : 2008/330 (E) ve 2009/214 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın 158/1-j bendinde, dolandırıcılık suçunun, Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, işlenmesi, nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için, Kredi elde eden kişinin banka veya diğer kredi kurumu görevlilerini hile ile aldatmış olması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi olmaksızın, sırf banka elemanlarının kendi görevlerini layıkıyla yerine getirmemeleri yüzünden bir kredi açılmışsa, dolandırıcılıktan bahsedilemez, şartları varsa bankacılık suçundan bahsedilebilir. Bu suçun mağdurları banka ve diğer kredi kurumlarıdır. 5411 sayılı “Bankacılık Kanununun 3. maddesinde banka, 48. maddesinde ise kredinin tanımı yapılmıştır. Tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlama suçun konusudur. Kredinin tahsis edilmesinin gerekli olup olmadığı, kredi verecek kuruluşun mevzuatında öngörülen düzenlemeler çerçevesinde belirlenir. Fiil, sahte kıymet takdiri raporları veya gerçeğe aykırı belgeler, bilançolar düzenleyerek hileli davranışıyla bunları aldatmaktadır. Kredi kurumu banka olmamasına karşın faiz karşılığında olsun veya olmasın, kanunen borç vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır. Bu itibarla böyle bir yetkiye sahip olmayan bir kişi veya kuruluşa karşı bu fiilin işlenmesi hâlinde koşulları varsa, basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır.
Sanığın gerçekte Mersin/İstiklal vergi dairesine kayıtlı ve 2005 yılı için vergi matrahının bulunmadığı halde, sahte olarak düzenlediği kendisinin Niğde/Bor vergi dairesine kayıtlı ve 2005 yılı için 11.600 TL vergi matrahının olduğunu gösteren vergi levhasını, katılan bankaya ibraz ederek kredi talebinde bulunduğu, katılan banka tarafından sanığa 10.000 TL’lik tüketici kredisi verildiği, sonrasında yapılan incelemede vergi levhasının sahte olduğunun anlaşıldığı, sanığın bu şekilde üzerlerine atılı banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın bankaya ibraz ettiği vergi levhasının aldatma kabiliyeti olmadığı gerekçesiyle sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmişse de, söz konusu belgenin iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığının belgede sahtecilik suçunda değerlendirilmesinin gerektiği, dolandırıcılık suçu açısından ise; ibraz edilen sahte belgenin banka görevlilerinin denetim olanağını ortadan kaldırdığı ve sanığa bu belgeye istinaden kredi verildiği dolayısıyla sanığın sahte vergi levhası düzenleyip bankaya vererek, tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 158/1-j maddesine temas eden dolandırıcılık suçunu işlediği gözetilmeden yazılı şekilde beraatına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.