YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10710
KARAR NO : 2014/4603
KARAR TARİHİ : 12.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/39185
MAHKEMESİ : Salihli(Kapatılan) 3. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/07/2009
NUMARASI : 2009/69 (E) ve 2009/475 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın, paraya ihtiyacı olduğunu söyleyen müştekiye tanıdığı bir kuyumcu olduğunu, bu kuyumcuya bir miktar peşin para vererek gerisi veresiye olmak üzere 12000 TL tutarında altın alabileceğini söyleyip, müştekiyi peşin para vermesi hususunda ikna ettiği, bunun üzerine müştekinin 4500 TL’yi sanığa verdiği, sanığın kuyumcuya yalnız gitmesi gerektiğini söyleyerek aldığı parayla müştekinin yanından ayrıldığı ve bir daha da geri dönmediğianlaşılmakla dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
Sanığın 23.03.2009 tarihli beyanında kısmi ödeme yaptığını, 20.08.2009 tarihli temyiz dilekçesinde de katılanın zararının tümünü karşıladığını belirtmesi karşısında;müştekiye sanık tarafından zararın tamamen veya kısmen giderilip giderilmediği, kısmi ödeme varsa; 5237 sayılı TCK’nın 168/4. maddesi kapsamında, bu kısmi ödemeye rızası olup olmadığının sorularak, sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş olup sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.