Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10709 E. 2014/399 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10709
KARAR NO : 2014/399
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/38708
MAHKEMESİ : Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2009
NUMARASI : 2009/4 (E) ve 2009/317 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Yaşın küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu etkisinde bulunma veya bunlara benzer durumlarda bulunma dolayısıyla, fiil ve hareketlerin saikini ve sonuçlarını doğru olarak algılayamayan kişilerin dolandırılması, TCK’nın 158/1-c bendiyle ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir.
Algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle kişilerin aldatılması daha kolaydır. Algılama, duyu organları aracılığıyla, olay, nesne ve ilişkileri birbirinden ayırt etme demektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk, uyuşturucu etkisinde bulunma ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan kişilerin aldatılması suçun konusudur.
Mağdurda zayıf da olsa bir irade, zayıflamış bilinç var olmalıdır. Akla uygun davranma demek, belli bir olay karşısında normal insanlardan çoğunun izleyeceği davranışa uygun hareket etmek demektir. Hâkim, somut olayın mahiyetini, kişinin içerisinde yaşadığı sosyal çevreyi, gelişme derecesini, muhakeme ve fikrî becerisini göz önünde tutarak değerlendirme yapacaktır.
Algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde, aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceğinden hırsızlık suçu söz konusu olacaktır. Ceza sorumluluğu olmayan 12 yaşını bitirmemiş çocukların ve tam akıl hastalarının yaptıkları hareketlerin anlam ve sonuçlarını bilemeyeceklerinden aldatılmalarından ve dolandırılmalarından bahsedilemez. 12 yaşını tamamlayıp 15 yaşını tamamlamayan çocukların algılama yeteneklerinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, bulunmaması halinde eylem, hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Fail, bilerek mağdura uyuşturucu madde vererek veya sarhoş ederek onun algılama yeteneğini azaltmış ise ve oluşturulan bu zayıflık anında mal alınmışa eylem, TCK’nın 148/3. maddesi kapsamında mefruz cebir kapsamında değerlendirileceğinden yağma suçunu oluşturacaktır.
Sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek, (müteveffa) A.. Ş..’in sağlığında okuma yazma bilmemesi, yaşlı olması ve akli melekelerinin yerinde olmamasından faydalanıp, 1 dönüm arazisini 30.000 TL’ye satın alacakları vaadinde bulunduktan sonra Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gittiklerinde yaklaşık 5 dönüm arazinin tamamını sanık A.. I..’ın üzerine devrini sağladıkları ve karşılığında sadece 8.000 TL para verdikleri ve bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia olunan somut olayda;
1-Mahkemece sanıkların cezalandırılabilmeri için yeterli, kuşkudan uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil bulunmadığı, uyuşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de; 26.06.2006 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre müteveffa A.. Ş..’in hukuki işlem yapma ehliyetine haiz olmadığının belirtilmesi, katılanlar tarafından sanık A.. I..’a karşı açılan tapu iptal tescil davasının görüldüğü Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/312 esas sayılı dava dosyasında UYAP üzerinden yapılan incelemede, Tapu Sicil Müdürlüğü’ne babası A.. Ş.. ile birlikte giden katılan E.. Ş..’in de “hafif derecede mental reterdasyon” hastalığı nedeniyle kısıtlanması gerektiği ve IQ’sunun 64 olduğunun belirtilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle satış tarihinde 71 yaşında olan müteveffa A.. Ş..’in ve kendisiyle birlikte Tapu Sicil Müdürlüğüne gidip 03.08.2005 tarihli mukaveleyi imzalayan oğlu E.. Ş..’in suç tarihinde hukuki işlem yapma ehliyetine sahip olup olmadıklarının tespiti, Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava dosyasının getirtilerek incelenmesi, soruşturma aşamasında dinlenen tanıklar ile satış işlemini yapan Tapu Sicil Müdürlüğündeki görevlilerin beyanlarının alınması ve suç tarihinde söz konusu taşınmazın değerinin belirlenmesiyle, toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanık A.. D..’in hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
2-Elektronik ortamda (UYAP) MERNİS’ten alınan 30/12/2013 tarihli nüfus kayıt örneğine göre sanık A.. I..’ın, hüküm tarihinden sonra 06/08/2013 tarihinde öldüğü anlaşılmakla, kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.