Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10679 E. 2014/112 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10679
KARAR NO : 2014/112
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/83916
MAHKEMESİ : Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/09/2009
NUMARASI : 2009/60 (E) ve 2009/370 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların, katılanlara ait çırçır fabrikasını tüm eşyalar ve arazi ile birlikte yapmış oldukları satış sözleşmesi gereği 585.000 YTL bedelle satın aldıkları, 25.000 TL’sini kapora olarak peşin, geri kalanı için sözleşmede belirttikleri şekilde 8 adet çek verdikleri, çeklerden 267.620 TL ve 7380 TL bedelli olanının tahsil edildiği, ancak kalan 6 adet çek için sanıklar tarafından 10/08/2005 tarihinde rızaları hilafına elden çıktığından bahisle bankaya ödemeden men talimatı vererek katılanların çeklerin tahsiline engel oldukları iddia edildiği olayda;
Sanıkların hakkında suça konu satış sözleşmesini değiştirdikleri iddiasıyla özel belgede sahtecilik suçundan Bergama Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/106 E. Sayılı dosyasında ve sanık Ş.. D.. hakkında aynı olayla ilgili Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/829 E.sayılı dosyasında karşılıksız çek keşide etmek suçundan kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmamak üzere tespiti için anılan mahkeme dosyaları getirtilip incelenerek, aralarında hukuki irtibat bulunması nedeniyle birleştirme olanağının bulunması halinde kamu davalarının birleştirilmesi aksi takdirde bu davayı ilgilendiren delillerin onaylı örneklerinin dosyaya intikali sağlanıp, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/01/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.