Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10656 E. 2014/4656 K. 12.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10656
KARAR NO : 2014/4656
KARAR TARİHİ : 12.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/31547
MAHKEMESİ : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2009
NUMARASI : 2009/200 (E) ve 2009/344 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların, Y.. Yapı Yalıtım Ltd. Şti.’nin ortağı oldukları, şirket adına çek keşide etme yetkisinin münferiden sanık M.. A..’ye ait olmasına rağmen, sanık Ömer’in, 30.12.2008 keşide tarihli 12.000 TL bedelli çek keşide ederek B.. Yapı Elemanları A.Ş.’ye verdiği, bu şirket yetkilisinin de çeki ciro ederek A.. M..İnşaat Ltd. Şti.’nin yetkilisi olan katılan A.. C..’a verdiği, katılanın çeki bankaya ibraz ettiğinde sanıklar tarafından verilen ödemeden men talimatı nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadığı, sanıkların bu şekilde fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri iddia ve kabul olunan somut olayda; sanıkların aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmalarında, şirket ortağı olduklarını, sanık Ömer’in şirket adına çek keşide etme yetkisinin olmadığını, bu yetkinin münferiden sanık M. A..ye ait olduğunu, ancak sanık Mehmet Ali’nin bilgisi ve rızası dâhilinde çekin sanık Ömer tarafından keşide edildiğini, daha önce bu şekilde çek keşide ettiklerini, ancak ekonomik kriz nedeniyle suça konu çekin karşılığını ödeyemediklerini beyan etmeleri, sanıkların eylemlerini A.. M… İnşaat Limited Şirketi’ne değil de B.. A.Ş.’ye yönelik gerçekleştirmeleri, sanıklar müdafiinin de temyiz dilekçesinde dosyaya ibraz etmiş olduğu B.. A.Ş. ile sanıklara ait şirket arasında imzalanan 2008 yılı bayi satış sözleşmesine göre tahsilâtların 150.000 TL’lik bağlantı çeki ile yapılacağının kararlaştırılması karşısında; öncelikle suça konu çekin verildiği B.. A.Ş. yetkilisinin tespitiyle, çekin bayi satış sözleşmesi uyarınca verilip verilmediği, sanıkların daha önceden benzer şekilde çek verip vermedikleri, verdikleri çeklerin karşılığının ödenip ödenmediği sorulduktan sonra suça konu çekin önceden doğmuş borç nedeniyle verilip verilmediğinin araştırılması, ayrıca B.. A.Ş. yetkilisinin suçtan zarar gören sıfatı bulunması nedeniyle katılma hususu da hatırlatılarak bu konuda bir karar verilmesi, sanıklardan 24.07.2008 tarihli ödemeden men talimatının neden verildiği hususunun açıklattırılması ve çekle ilgili icra takibi yapılmış ise sanıklar tarafından borca veya imzaya itiraz edilip edilmediği araştırıldıktan sonra sanıkların suç işleme kastıyla hareket edip etmedikleri tespit edilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeksizin, sanıkların A.. M.. İnşaat Ltd. Şirketine yönelik dolandırıcılık ve sahtecilik eylemlerini ne şekilde gerçekleştirdikleri de karar yerinde gösterilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.