YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10526
KARAR NO : 2014/4444
KARAR TARİHİ : 11.03.2014
Tebliğname No : 11 – 2010/52523
MAHKEMESİ : Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2009
NUMARASI : 2009/417 (E) ve 2009/480 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkânını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanıkların S.. Mühendislik Tic. Ltd. Şti’nin ortağı ve yetkilisi oldukları, 12/01/2009 tarihinde şirketleri tarafından keşide edilen çeklerin hüküm ifade etmesi için sanıkların da içinde bulunduğu üç kişiden en az iki kişinin imzasının gerekli olduğu dair alınan kararının noterce onaylanıp ticaret sicil gazetesinde yayımlanarak 21/01/2009 tarihinde yürürlüğe girdiği, sanıkların, katılanın yetkilisi olduğu firma ile sözleşme yaptıkları 20/01/2009 tarihinde noter tarafından daha önce çift imza yetkisinin alındığı ve çekin teslim tarihi olan 27/01/2009 tarihinde de çift imza yetkisinin yürürlükte olduğu bildikleri halde, sanıkların yetkilisi olduğu şirket tarafında ihale ile alınan Milli Eğitim Bakanlığı H.. depo bina çatısını yapma işine karşılık olarak taşeron firma yetkilisi katılan’a sanıklardan sadece S.. Y.. tarafından imzalanan K.. Türk Bankası’na ait 33.860 TL bedelli çek keşide ederek
verdikleri, katılan’ın suça konu çeki bankaya ibraz ettiğinde çekin çift imza taşımadığından bahisle bedelinin ödenmediği, bu şekilde sanıkların bankayı aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işledikleri iddia edilen olayda; sanıkların yetkilisi olduğu şirket tarafından Milli Eğitim Bakanlığı H.. depo binası inşaatının yapımının ihale yoluyla alındığı, bu kapsamda belirtilen deponun çatı kısmının yapımı için katılanın yetkilisi olduğu şirket ile 20/01/2009 tarihli sözleşmenin düzenlendiği, suça konu çekin sözleşmede yer aldığı ve bu sözleşmeye istinaden sanıklardan S.. Y.. tarafından katılan’a verildiği, bu herne kadar çekin bankaya ibrazında çift imza taşımadığından bahisle karşılığı ödenmemiş ise de, çek bedelinin tahsili amacıyla katılan tarafından icra takibi yapılması üzerine sanıkların verdiği cevapta şirket adına borcun ve imzanın kabul edildiği, kaldı ki katılan firmanın yaptığı işe karşılık alacağının sözleşme ile teminat altına alındığı, bu sözleşmeye dayanılarak alacağın tahsilinin mümkün olduğu, bu nedenle dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.03.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Sanıkların S.. Ltd. şirketinin ortağı ve yetkilisi oldukları şirket sözleşmesine göre çeklerin hüküm ifade edebilmesi için en az iki ortak tarafından imzalanması gerektiği halde katılana sadece sanık S.. Y.. tarafından imzalan K.. Türk Bankasına ait 33860 TL bedelli çeki keşide ederek verdikleri, katılanın bu eksiklik nedeni ile çeki tahsil edemediği katılanın icra takibi yapması üzerine sanıkların imzaya ve borca itiraz etmedikleri görülmekte ise de; katılana ödemede de bulunamadıkları gibi katılanın yapmış olduğu icra takibi ile de alacağını tahsil edemediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere kambiyo senetlerinden olan çek, diğer senetlere nazaran daha fazla teminat içerdiğinden ticarette tercih edilmektedir.
Somut olayda; katılan sanıklardan senet yerine çek istemiş ve bu çek karşılığında sanıkların menfaat edinmesine izin vermiştir. Oysa sanıklar çekin geçersiz olacağını ve banka tarafından ödenmeyeceğini bilerek ve isteyerek tek imza atmak suretiyle katılanı yanıltmışlardır. Böylece katılan hem banka tarafından garanti edilen miktarı alamamış hem de sanıklara karşı suç tarihi itibariyle karşılıksız çek suçundan dava açarak onların cezalandırılması suretiyle alacağın tahsilini kolaylaştırma imkanını kaybetmiştir.
Sonuç olarak katılan, çek karşılığı ticaret yapmak isterken sanıklar, hile ile çek özelliği olamayan bir belge vermek suretiyle onu kandırdıklarından dolandırıcılık suçu sübuta ermiştir. Bu nedenle sanıklar hakkındaki mahkûmiyet kararının onanması yerine bozulmasına ilişkin çoğunluk kararına muhalifim.