Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10221 E. 2014/3734 K. 03.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10221
KARAR NO : 2014/3734
KARAR TARİHİ : 03.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2010/36933
MAHKEMESİ : Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/12/2009
NUMARASI : 2009/29 (E) ve 2009/419 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen,Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının,siyasî parti,vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi,nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için,bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma,bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın, bir şekilde ele geçirdiği F.. O.. isimli şahsa ait nüfus cüzdanı ve sürücü belgesine kendi fotoğrafını yapıştırdığı, yanında O.. G..’ye ait sahte nüfus cüzdanı ve sahte emekli polis tanıtım kartını kullanan ve evrakı tefrik edilen R.. D.. isimli arkadaşıyla birlikte oto kiralama işyerine gittikleri, katılan A.. T..’nın da …. plakalı Ford Fiesta marka aracını kiraya vermek üzere O.. R..- A Carisimli işyerine bıraktığı, bu arada sanık ve arkadaşının geldiği, sanığın kendisini F.. O.. olarak tanıtarak iki günlüğüne katılanın aracını kiraladığı ve düzenlenen sözleşmeyi yine Fatih ismiyle imzaladığı, R.. D..’in de O.. G.. kimliğini kullanarak kefil olarak taahhütnameyi imzaladığı, sanığın teslim aldığı aracı bir daha geri getirmediği, daha sonra bu aracın Samsun ilinde parçalanmış olarak bulunduğu ve motor aksamının katılana teslim edildiği böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Suçun, Emniyet Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan sahte sürücü belgesi ve Nüfus Müdürlüğü’nün maddi varlığı olan sahte nüfus cüzdanının kullanılarak işlenmiş olması karşısında, eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d maddesinde düzenlenen kamu kurumlarının aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurmak suretiyle eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 03/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.