Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10056 E. 2014/373 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10056
KARAR NO : 2014/373
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

Tebliğname No : 15 – 2011/246921
MAHKEMESİ : Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 19/04/2011
NUMARASI : 2010/442 (E) ve 2011/303 (K)
SUÇ : Dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır.Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kulanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir.Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak
kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Sanığın ağabeyi olan D.. Y..’ın telefonla aradığı katılana oğlu Güngör olduğunu söyleyip, ses tellerinin bozolduğunu sesini iyi alamayabileceğini kaza geçirdiğini arkadaşının telefonundan aradığını belirtip 250 TL’lik kontör yüklemesini istediği, katılanın kontör yüklemisini yapması üzerine sanığın 5000 TL’de arkadaşının PTT’de bulunan hesabına göndermesini isteyip kardeşi D.. Y.. hesabına 5000 TL gönderilmesini sağladıktan sonra sanık D.. Y..’ın da bu parayı çektiği iddia ve kabul olunan olayda;
Sanığın, ağabeyinin bu şekilde başka kişileri de arayıp para istediğini, kendisinden rica etmesi üzerine gelen paraları birkaç kez çekip kendisine verdiğini belirtir savunması karşısında; eylemi gerçekleştiren D.. Y.. hakkında belirtilen eylemden kamu davası açılıp açılmadığının araştırılarak her iki dosyanın birleştirilerek değerlenderilmesi gerektiği sanığın eyleminin ağabeyi D.. Y.. ile iştirak halinde 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.