Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2012/10020 E. 2014/3853 K. 03.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/10020
KARAR NO : 2014/3853
KARAR TARİHİ : 03.03.2014

Tebliğname No : 11 – 2011/92535
MAHKEMESİ : Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2010
NUMARASI : 2010/100 (E) ve 2010/194 (K)
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.
Müteahhitlik yapan katılanın Paşabayır Mh. .. pafta … ada .. no’lu parselde yapılacak bir inşaatta bir daire satmak karşılığında da sanığın başka bir yerde bulunan evini ve arsasını almak konusunda anlaşma yaptıkları, tarafların bu anlaşması neticesinde katılanın adli emanetin 2009/355 sırasında kayıtlı 10 Ekim 2007 vade tarihli, 05/10/2006 keşide tarihli, 80.000 TL bedelli senedin arka kısmına “teminat senedi olup tahsile verilemez” yazıp sanığa verdiği, ancak sanığın senetteki bu yazıyı kesmek suretiyle senedi Bandırma 2. İcra Müdürlüğü’nün 2009/1228 Esas sayılı dosyası üzerinden vekili vasıtasıyla tahsile koyduğu olayda,
Sanığın, müşteki ile aralarındaki sözleşme uyarınca düzenlenen ve bu sözleşmenin eki niteliğindeki suça konu bonoların üst kısımlarına elle yazılan “teminat senedi olup tahsile verilemez” kaydının bulunduğu bölümü keserek nama yazılı senedi emre yazılı senet haline getirip icra takibine koyduğunun iddia ve kabul olunması karşısında, suça konu senedin yasal unsurlarında herhangi bir değişiklik yapılmaması nedeniyle sahtecilik suçunun oluşmadığı, senedin teminat amacıyla olsun olmasın verildiği lehtar olan sanık tarafından icra takibine konu edilmesinin borçlu ve sözleşmenin tarafı olan katılan tarafından her zaman sözleşmeye aykırılık ileri sürülerek borca itiraz konusu yapılabileceği gözetildiğinde dolandırıcılık suçun unsurları itibariyle de oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraatı yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03/03/2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.