Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/68028 E. 2013/11229 K. 17.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/68028
KARAR NO : 2013/11229
KARAR TARİHİ : 17.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın, asker arkadaşı olan katılanın oğlu olan …’e olay tarihinden 20 gün önce telefon açarak elinde altın olduğunu, satmaya korktuğunu ve yardımcı olmasını istediği, bunun üzerine …’in durumu babası olan katılana bildirmesi üzerine katılanın olay tarihinde altınları satın almak için İzmir’e geldiği, İzmir’de sanıkla buluşarak açık kimliği tespit edilemeyen ve hakkındaki evrakı tefrik edilen ve sanığın dayısı olduğunu beyan eden … isimli kişinin yanına gittikleri, …’in torba içerisinde bulunan altınları gösterdiği ve bunun üzerine sanık ve katılanın birlikte bankaya gittikleri ve katılanın hesabından 10.000 TL aldıktan sonra tekrar buluşarak parayı … isimli şahsa vererek karşılığında içinde altın olduğu söylenen torbayı aldığı, daha sonra torbayı kontrol ettiğinde içerisinde kum ve sarı renkli altın görünümlü metal parçalarının bulunduğunu görmesi üzerine şikayetçi olduğu, bu şekilde sanığın hileli davranışlarla haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçu işlediğinin anlaşılması karşısında, mahkumiyetine dair kabulde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle, asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
2-Adli para cezasının ve yargılama giderlerinin; 5083 sayılı Kanun’un 1.maddesi ile hükümden sonra 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulunun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı kararının 1.maddesi uyarınca Türk Lirası (TL) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, YTL olarak hükmolunan adli para cezasının ve yargılama giderlerinin TL’ye dönüştürülmesi ve hüküm fıkrasından sırasıyla “600 gün” ve “12000 TL” ifadelerinin yerine, “5 gün” ve “100 TL adli para cezası” yazılmak suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.