Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/66968 E. 2013/10430 K. 04.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/66968
KARAR NO : 2013/10430
KARAR TARİHİ : 04.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; evlenme niyetinde olan şikayetçinin Antalya ilinde tanıştığı sanık ile anlaşarak evlenmeye karar verdikleri, sanığın şikayetçiden nakit para ve ziynet eşyası istediği, bunun üzerine şikayetçinin sanığa 300 TL para verdiği, sonra birlikte şikayetçinin evinin bulunduğu Çumra ilçesi Avdul köyüne geldikleri, şikayetçinin burada sanığa iki adet altın burma bilezik,iki adet altın yüzük, bir çift altın küpe, bir saat ve ayakkkabı ile çanta verdiği, şikayetçinin evinde bir gece kalan sanığın, ertesi gün şikayetçinin evde olmadığı sırada oğlunu çağırarak araçla evden ayrıldığı, şikayetçinin ihbarı üzerine sanıkların jandarma mensupları tarafından yakalandıkları sabit olmakla dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1 maddesi uyarınca belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmemiş ise de, hapis cezasının kanuni sonucu olması nedeniyle infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/10-108 E.,2007/152 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yasa koyucunun ayrıca adli para cezası öngördüğü suçlarda, hapis cezasının alt sınırdan tayini halinde mutlak surette adli para cezasının da alt sınırdan tayini gerektiği yönünde bir zorunluluk bulunmamasına rağmen, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin adli para cezasının alt sınırın üzerinde 60 gün olarak tayin edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan,hüküm fıkrasından adli para cezasına ilişkin sırasıyla “60 gün”, “50 gün” ve “1000 TL” adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün”, “4 gün” ve “80 TL” adli para cezası ibarelerinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.