Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/25949 E. 2013/9256 K. 20.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/25949
KARAR NO : 2013/9256
KARAR TARİHİ : 20.05.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Suç tarihlerinde Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde görevli olan sanık … ile mağdurun kiracısı olan sanık …’nın fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek,sanık …’ın çalışmakta olduğu birimin insanlar üzerinde vermiş olduğu güç ve güven duygusunu kullanmak suretiyle mağdurun taraf olduğu ve Yargıtay’da temyiz aşamasında olan dosyanın onanmasını sağlamak üzere, var olan tanıdıklarını kullanacaklarını belirterek toplamda 7.000 TL parayı 4.000 TL si banka havalesi yoluyla, 3.000 TL si ise elden olmak üzere aldıkları ve daha sonra Yargıtay tarafından, yerel mahkemede mağdur lehine çıkmış olan kararın bozulmadığı olayda hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerine dair kabulde isabetsizlik görülmemiştir.

Sanıkların bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla kez mağdurdan haksız menfaat elde etmelerine rağmen, haklarında 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle, asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanıklara fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususların 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakknaki dolandırıcılık suçuna ilişkin hüküm fıkralarından sırasıyla “300’er gün”, “150 şer gün”,”125’er gün” ve “2.500’er TL adli para cezası” ifadelerinin yerine, sırasıyla “5’er gün” ,”2’şer gün”, “1’er gün” ve “20’şer TL adli para cezası” yazılmak suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.