Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/24921 E. 2013/8675 K. 09.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/24921
KARAR NO : 2013/8675
KARAR TARİHİ : 09.05.2013

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, özel belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu halde 5237 sayılı TCK’nun 58.maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Sanık hakkında “dolandırıcılık” suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; Sanığın, hükmü temyiz etmeyen sanık … ve …’a ait nüfus cüzdanlarının fotokopilerini ele geçirip, buna göre düzenlenmiş ve fotokopi olan ikametgah ilmuhaberi, vergi levhası, oda kayıtları ve tapu kaydı suretlerini düzenleyerek katılan … ve müşteki Vakıfbank…şubelerine sanık … adına kredi müracaatlarında bulunduğu, Vakıflar Bankası’na yaptığı müracaatta sanık …’ı da kefil olarak gösterdiği, ancak banka yetkililerince yapılan araştırmada durumun farkedildiği ve sanığın kredileri çekemediği olayda “dolandırıcılığa teşebbüs” suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülememiştir.

5237 Sayılı Yasa’da 765 Sayılı Yasa’dan farklı olarak “gün para cezası sistemi” kabul edildiği için bu sistemde nispi para cezasına yer verilmemiştir. İlgili maddelerin gerekçe bölümlerinde de 5237 Sayılı TCK. nu sisteminde nispi para cezasının öngörülmediği açıkça belirtilmektedir. Ancak, 5237 Sayılı Yasanın 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29.06.2005 gün ve 5377 Sayılı Yasanın 19. maddesi ile değişik TCK. nun 158/1. fıkrasına eklenen “… Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katında az olamaz.” cümlesi ile getirilen yeni değişikliğe ilişkin gerekçede de belirtildiği üzere, 158. maddenin 1. fıkrasına eklenen son cümledeki “…adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” hükmünün uygulanabilmesi için öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK.nun 52. maddesinin 1.fıkrası “Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan paranın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.” şeklindeki adli para cezasının tanımı yapıldıktan sonra aynı maddenin 3. fıkrasında “Kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.” ve aynı Kanunun 61. maddesinin 8. fıkrasında ise “Adli para cezası hesaplanırken, bu madde hükmüne göre cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik artırma ve indirimler, gün üzerinden yapılır. Adli para cezası, belirlenen sonuç gün ile kişinin bir gün karşılığı ödeyebileceği miktarın çarpılması suretiyle bulunur.” hükümleri ile yasa koyucu adli para cezasının mutlaka gün üzerinden tayin edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
5237 Sayılı TCK. nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise, 5 ila 5.000 tam gün arasında TCK. nun 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise;o takdirde tespit olunacak temel gün,suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir.
Bu açıklama kapsamında, sanığın müşteki Vakıfbank…Şubesi’ne yaptığı müracaatla 90.000 TL kredi başvurusunda bulunması karşısında; 5237 sayılı TCK.nun 158/1-j-son madde ve fıkraları gereğince banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunda adlî para cezasının miktarının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
2-Sanık hakkında “özel belgede sahtecilik” suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede;
Sanığın, nüfus cüzdanları fotokopileri ile buna göre düzenlenmiş ve fotokopi olan ikametgah ilmuhaberi, vergi levhası, oda kayıtları ve tapu kaydı suretlerini düzenlediği, iddiası ile açılan kamu davasında;
Başvurular sırasında söz konusu bankalara ibraz ettiği belgelerin asıl veya onaylı suret olup olmadığının sorulup, asıl veya onaylı suret olması halinde iğfal kaabiliyeti bulunup bulunmadığı değerlendirildikten ve katılan …’a müracaat sırasında imzaladığı kredi başvuru sözleşmesi olup olmadığı belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hükmolunması;
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK.nun 43. maddesinin uygulanabilmesi için “bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi” gerektiği, suça konu belge suretlerinin sanık tarafından bankalara müracaat anında verildiği, dosya kapsamına göre bu belgelerin farklı zamanlarda düzenlendiğine dair kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından, zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı, eylemin her bir banka yönünden kül halinde tek bir sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde suçun zincirleme şekilde işlendiğinin kabulü ile temel cezanın TCK.nun 43.maddesi uyarınca artırılması suretiyle fazla ceza tayini,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09/05/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.