Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/19680 E. 2013/3887 K. 05.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/19680
KARAR NO : 2013/3887
KARAR TARİHİ : 05.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Sanığın, hiç tanımadığı katılanın evine gelerek, alt komşusu için yumurta ve tereyağı getirdiğini, onların şu anda evde olmadığını söyleyerek, malzemeyi katılana bırakmak istediği, katılanın da, komşunun yurt dışında olduğunu söylediği, sanığın, bu kez komşunun kardeşiyle görüştüğünü, o kişinin malzemeleri alacağını söyledikten sonra katılanı ikna ederek eşyayı teslim ettiği ve karşılığında 67.50 TL para istediği, katılanın da sanığa güvenerek parayı verdiği, sanık gittikten sonra poşeti açıp kontrol ettiğinde, poşette tereyağı bulunmadığını sadece yumurta olduğunu gördüğü ve gerçekte komşularına bırakılan bir malzeme olmadığını anladığı, böylece sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesi uyarınca “suçun işleniş biçimi, sanığın şahsi, sosyal ve ekonomik durumu” denilmek suretiyle anılan maddenin kanundaki yaptırımı, hapis cezası açısından asgari hadden uzaklaşılarak tayin edildiği edildiği halde adli para cezasının asgari hadden tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında verilen cezanın TCK ‘nın 58/6 maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken, tekerrüre esas alınan mahkumiyet hükmünün belirtilmemesi ve sanık hakkında belirlenen temel gün adli para cezasının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan yasa maddesinin gösterilmemesi suretiyle, CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
Bozmayı gerektirmiş olduğundan hükmün, 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK ‘un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, tekerrüre ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine, “sanığa ait adli sicil kaydına göre, ”Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2001/701 Esas, 2006/14 karar sayılı mahkumiyet kararı nedeniyle, sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” yazılmak ve hükmün ilgili kısmına “TCK’nın 52/2 maddesi uyarınca” ibaresi eklenmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05/03/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.