Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/19060 E. 2013/3918 K. 05.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/19060
KARAR NO : 2013/3918
KARAR TARİHİ : 05.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma, Resmi Belgede Sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Şikayetçi firmada satış elemanı olarak çalışmakta olan sanığın, müşterileri olan şikayetçi … …’ya 2550 ABD Doları bedelle bir adet elektrikli süpürgesi satıp 1000 ABD Dolarını peşin alarak, birisi 1000 diğeri 550 ABD Doları bedelli iki adet senet aldığı, sanığın peşin olarak tahsil ettiği miktarı şirkete vermeyerek borçlusu şikayetçi … … görünen birisi 1000, diğeri 800 ABD Doları bedelli iki adet senedi şikayetçi adına imzalayarak şirkete verdiği, gerçek senetleri ise kendisinde tuttuğu, şikayetçinin kendisinin imzaladığı senetlerden kaynaklanan 1550 ABD Doları tutan borcunu şirkete vadesinde ödemesinden bir süre sonra, sanığın şirkete verdiği sahte senet nedeniyle şikayetçiye ihbar gelmesi üzerine şirkete giden şikayetçinin, borcunu ödediğini bildirmesi ile durumun ortaya çıktığı olayda, mahkemenin “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçunun oluştuğuna ilişkin kabulünde isabetsizlik görülmemiş olup; 5237 sayılı TCK.nun 155/2. maddesinde hapis cezası yanında adli para cezası da öngörüldüğü halde sanık hakkında adli para cezasına hükmedilmemesi hususu ile sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas mahkumiyeti bulunduğu halde 5237 sayılı TCK.nun 58. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
1)Sahtecilik suçlarında belgenin aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığını belirlemek görevi mahkemeye ait olduğundan, suça konu belgelerin aslı getirtilip incelenerek, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve gerekçeli kararda aldatma yeteneğinin tartışılması, senetlerde keşide tarihi bulunmamasına göre eylemin özel belgede sahtecilik suçunu teşkil edip etmediği belirlendikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini ile suça konu belge aslının denetime olanak tanıyacak şekilde dosya içerisinde bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
2)Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 tarihli ve 2010/4-71 E, 2010/76 K sayılı ilamında belirtildiği gibi; 5237 sayılı TCK.nun 51. maddesiyle, ceza infaz kurumu haline getirilip, sadece hapis cezasıyla sınırlı olarak kabul edilen ertelemede, maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkemece bir deneme süresinin belirlenmesi zorunlu olup, bu sürenin belirlenmemesi veya eksik belirlenmesi, denetim süresi, ertelemenin yasal sonucu olduğundan, aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemeyecek, yine fıkrada mahkûm olunan hapis cezası süresinden az olmamak hususu da, hükmedilen bir yıldan fazla mahkûmiyetler için söz konusu olup, hapis cezası bir yıldan az olsa da denetim süresi hiçbir ahvalde bir yıldan az olamayacağı cihetle, anılan emredici düzenlemeye aykırı şekilde resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin uygulama esnasında, mahkemece hakkında 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen sanığa 1 yıl denetim süresi belirlenmesi,
3)Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunda, kovuşturma başlamadan evvel iadeyi yapmış olması karşısında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 168/1.maddesi uyarınca, hükmedilen cezanın üçte ikisine kadarının indirileceği gözetilmeden yazılı şekilde yarı oranında indirim yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 05.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.