Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2011/17830 E. 2013/7893 K. 29.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/17830
KARAR NO : 2013/7893
KARAR TARİHİ : 29.04.2013

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK.nun 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda; fikir ve eylem birliği içinde bulunan sanıkların hakkında tefrik kararı verilen…..ve …… ile birlikte Ereğli ilçesine geldikleri, katılanın yanında 4 yaşında küçük torunu olduğu halde düğüne gitmek amacıyla yolda yürüdüğü sırada …’in yanlarına gelerek torununu sevdiği ve eşinin tanışmak istediğini söyleyip katılanı … …..’in yanına götürdüğü, …’nın katılanın güvenini almak amacıyla başını da örtmüş haliyle fakir insanlara yardım ettiklerini ve bu konuda kendilerine yardım edip edemeyeceğini katılana sorduğu, katılanın gözlemlenen durumu ve konumundan istifade edip cebinden bir tomar kağıt para çıkararak katılana muhtaç olan kişilerin tespit edilmesi halinde para verebileceğini de bildirip güvenini sağladığı ve hemen yakınlarında bulunan bir binayı gösterip, binada hocalar olduğunu ve kuran okuttuklarını, katılanın üzerindeki altınları kasdederek “bu altınları hocalara okutalım, senin altınların artar” gibi sözler söylediği, bir an için katılanın yaşadığı kısa dalgınlık süresi içerisinde katılanın üzerindeki altınları çıkarıp eline alan …’nın orada bulunan …’e verdiği, …’in uzaklaştığını gören katılanın durumun farkına vardığı, bağırıp çağırma sırasında … ve …’in kaçtığı, …’nın araca bindiğini gören katılanın aracı durdurmaya çalıştığı, ancak aracın olay yerinden hızla uzaklaştığı, ihbar alan polis ekiplerinin aracı durdurmak için uyarıp önünü kesmesine rağmen kaçmaya devam ettikleri, Devrek yol ayrımında aracın durdurulduğu, araçta bulunan …’nın eşi olan sanık … ile …’ın yakalandıkları, katılanın … ve … ….’i teşhis ettiği, kamera görüntülerinden teşhis edilen ve hakkında tefrik kararı verilen firari …’in kimlik bilgilerine ulaşılamadığı, fikir ve eylem birliği içinde hileli söz ve davranışlarla altın ve bilezikleri alan sanıklar ve beraberindeki şahısların bu suretle menfaat temin ettikleri iddia ve kabul olunması karşısında, eylemin temas ettiği, 5237 sayılı TCK’ nun 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve tartışmanın üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken duruşmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Yasanın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın korunmasına 29/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.