Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2021/410 E. 2021/2644 K. 08.04.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/410
KARAR NO : 2021/2644
KARAR TARİHİ : 08.04.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.11.2011 gününde verilen dilekçe ile asıl davada ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen davada ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 11.03.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-birleştirilen dava davalısı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Asıl dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali, bu talebin kabul edilmemesi halinde tenkis istemine ilişkindir.
Davacı vekili, mirasbırakan …’in müvekkilinin dedesi olduğunu, … 2. Noterliğinin 29.09.2011 tarih 08394 yevmiye sayılı ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince … ili, … ilçesi, … Köyünde yer alan 487 parsel sayılı taşınmazın 1/2 hissesi ile … Mahallesinde yer alan 15 ada 294 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Davalılar – birleştirilen dosyada davacılar vekili, dava konusu ölünceye kadar bakma sözleşmesinin murise karşı yapılan psikolojik baskı sonucu ve yaşlılığından yararlanılarak mirastan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, murisin bakıma ihtiyacı olmadığını, davacının bakım borcunu da yerine getirmediğini beyan ederek asıl davanın reddine, birleştirilen davada ise ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptaline, bu talebin kabul görmemesi halinde tenkis istemlerinin kabulüne karar verilmesi talep etmiştir.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen davada davalı … vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 07.02.2019 tarih 2018/5493 Esas, 2019/1012 Karar sayılı ilamında “29.01.2015 tarihli celsede davacı vekiline eksik harcı ikmal etmek üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmiş, bir sonraki celse harç tamamlanmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili harcın miktarının belirlenmesi amacı ile tavzih talebinde bulunmuş ise de mahkemece tavzihin yasal koşullarının oluşmadığından bahisle tavzih talebi reddedilmiştir. Tavzih talebinin reddine ilişkin karar, kaldırılmalıdır. Davacıya, eksik harcın ikmali için verilen süre, ikmal edilmesi gereken eksik harç miktarının belirtilmemiş olması nedeni ile usulüne uygun değildir. Yukarıda belirtilen koşullarda harcın miktarı ve süresi belirlenerek ihtarat yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulü ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptaline karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-birleştirilen davada davalı … vekili temyiz etmiştir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakma borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakma alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, anılan Kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakma sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakma sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla sözleşmenin feshini isteme hakkı, bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması bu davada dinlenemez.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706., Türk Borçlar Kanununun 237., (Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini isteyebilirler.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanılarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Ölünceye kadar bakma akdinin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın bütün mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; birleştirilen davada ölünceye kadar bakma sözleşmesinin bakım yükümlüsü …’in mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla ve murise yaptığı baskı sonucu akdedildiği, aynı zamanda bakım ediminin de yerine getirilmediği iddia edilmiştir.. Tarafların gerçek iradelerinin açıklığa kavuşturulması bakımından, sözleşme tarihinde murisin elinde bulunan malvarlığının tespiti ile bakım yükümlüsüne temlik edilen malın bütün mameleke oranı dikkate alınarak, sözleşmeye konu edilen taşınmazların makul olarak değerlendirilebilecek miktarı aşıp aşmadığının ayrıntılı biçimde denetlenmesi gerekirken mahkemece bu yönde bir incelemenin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle sözleşme tarihinde muris adına kayıtlı taşınmazlar ile murisin de mirasçısı olduğu ve fakat henüz muris adına intikali yapılamış elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar tespit edilmeli, murisin elinde bulunan malvarlığının değeri ile sözleşmeye konu taşınmazların değeri keşif ve bilirkişi incelemesi ile belirlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek murisin maksadı açıklığa kavuşturulmalıdır. Öte yandan sağlığında bakım alacaklısı tarafından ileri sürülebilecek kendisine bakılmadığı iddiasına dayalı olarak hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.

Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-birleştirilen dosyada davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.