Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2021/1892 E. 2021/3347 K. 20.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/1892
KARAR NO : 2021/3347
KARAR TARİHİ : 20.05.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26/05/2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17/12/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davaya konu 825 ada 2 sayılı parselde kayıtlı taşınmazda 1563/2400 paya sahip olduğunu, davalı …’nun bu taşınmazda dava dışı Murat Kandil’e ait 133/480 payı 16/04/2014 tarihinde 14.500,00TL bedelle satın aldığını, tapudaki bedel üzerinden önalım hakkını kullanmak istediğini belirterek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin bu gayrimenkulü 28/12/1998 tarihli ve 67017 yevmiye No’lu düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını ve bu sözleşmenin 18/02/2011 tarihinde 1616 yevmiye ile tapu müdürlüğüne şerh edildiğini, davanın TMK’nun 733. maddesindeki hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesini, müvekkiline ait gayrimenkulün piyasa değerinin yaklaşık 200.000,00TL olduğunu, taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile 1998 yılında satın alındığını, davacının müvekkilinin öz abisi olduğunu ve müvekkilinin bu arsada 14 yıldır kuyusu bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilen ilk hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 08.10.2018 tarih ve 2016/3526 Esas, 2018/6440 Karar sayılı ilamı ile “Somut olaya gelince, TMK’nın 732. maddesi gereğince önalım hakkı payın satılması ile kullanılabilen bir hak olup bu hakkın kullanılabilmesi için satış vaadi sözleşmesinin yapılması yeterli değildir. Satış, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmesi ile geçerlilik ve aleniyet kazanır. TMK’nın 705. maddesi gereği mülkiyet 16.04.2014 tarihinde 7751 Yevmiye No’lu tescil işlemiyle geçmiş olup, önalım süresi bu tarihten sonra başlayacağından TMK’nın 733/son maddesinde açıklanan iki yıllık hak düşürücü süre davanın açıldığı 26.05.2014 tarihi itibarıyla geçmiş değildir. Bu nedenle, davacının önalım hakkı payın devir tarihi itibariyle doğmuş olduğundan, hissenin tapuda devredilmesinden önce davalı ile dava dışı satıcı Murat Kandil’in aralarındaki 28.12.1998 tarihli satış vaadi sözleşmesi ve davalının söz konusu taşınmazda su kuyusunun bulunması, önalım hakkını kullanmaya engel değildir. Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu paya ilişkin taşınmaz, paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; davacı önalım hakkına dayanarak tapu iptali ve tescil talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili tarafından bozma kararı sonrası yargılamada ve temyiz dilekçesinde fiili taksim savunmasında bulunulmuştur. Fiili taksim ve dolayısıyla dürüst davranma savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir.
Bu durumda mahkemece; davalının fiili taksim savunmasında bulunduğu göz önüne alınarak taraf delilleri toplanıp usulüne uygun keşif yapılmalı, özellikle zeminde davacının ve pay satışı zamanında davalıya pay satan kişilerin kullandığı yer olup olmadığı belirlenmeli ve davacının taşınmazın belli bir yerini kullanıp kullanmadığı araştırılmalı, bilirkişilerden tanıkların ve tarafların gösterdiği yerleri belirtir şekilde denetime elverişli krokiye bağlanmış rapor alınmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davalının fiili taksim savunması konusunda araştırma yapılması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.