Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2020/676 E. 2020/6079 K. 12.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/676
KARAR NO : 2020/6079
KARAR TARİHİ : 12.10.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 24.12.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.12.2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili, davalı … ve … tarafından ayrı ayrı istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı, kendisine ait 280 ada 7 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün maliki olduğunu, kendisinin orta katta oturduğunu, davalılara ait 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada bulunan kimseler tarafından, apartman boşluğuna/terasa çöp atıldığını, yağmur yağdığında bu çöplerin rögarları tıkadığını ve evine yağmur sularının girdiğini belirterek elatmanın önlenmesini ve masrafların davalılara tahmilini talep etmiştir.
Davalılardan … vekili, kendisinin davacı taşınmazına müdahalede bulunmadığını, kendisinin ilgili apartmanın da sahibi olmadığını, apartmanın altındaki işyerini işlettiğini, apartman boşluğuyla bir ilgisinin olmadığını, apartman boşluğuna apartman sakinlerince çöp atıldığını ve ortada herhangi bir elatmanın bulunmadığını belirterek davanın husumet yönünden reddini savunmuş; geri kalan davalılardan … ve … ise ayrı ayrı verdikleri cevapta, olay ile aralarında illiyet bağının bulunmadığını, apartman sakinleri veya yönetiminin davalı olarak gösterilmesi gerektiğini belirterek husumet yönünden davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile “davacının taşınmazında oluşan zarardan kurtulması için dava konusu su toplayan terasın etrafında bulunan ve su neticesinde kabaran yerlerin tekrardan alçı sıva ve boya tadilatı ile biriken suların sağlıklı bir şekilde tahliyesi için gerekli yalıtım ve eğilimin verilerek komşu hukukuna aykırılığın davalılar tarafından giderilmesine” karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar … vekili, … ve … ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683. maddesi “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü 4721 sayılı TMK’nin “Komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince; Dairemizin 17.10.2017 gün; 2015/5330 Esas ve 2017/7626 Karar sayılı bozma ilamından sonra yapılan yargılama esnasında alınan 22.03.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda “davaya konu olan teras, davacının da içinde bulunduğu apartmana aittir” şeklinde tespitte bulunulmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre borcun kaynakları; sözleşme, sebepsiz zenginleşme ve haksız fiildir. Haksız fiilin borç doğurması, kişinin kendisine yönelik hukuka aykırı bir eylemden kaynaklanmaktadır. Zaten 6098 sayılı TBK’nin 49. maddesinin 1. fıkrasının “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” şeklindeki düzenlemesi, bu hususa işaret etmektedir. Aynı hüküm, haksız fiilin unsurlarını da belirtmekte olup bunlar; (hukuka aykırı) fiil, zarar, fiili gerçekleştirenin kusuru ve illiyet bağı şeklinde sayılabilmektedir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmamaktadır. Başka bir deyişle, davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunması şartıyla elatmanın önlenmesi davasında etkili değildir. İlliyet bağı, kelime karşılığı itibariyle sebep-sonuç ilişkisi olup zarar olarak belirtilen sonucun buna sebep olan fiilden kaynaklanması gerekmekte ve kanunun 50. maddesinin 1. fıkrasıdaki “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.” düzenlemesi gereği, illiyet bağının varlığını, iddia eden davacının ispat etmesi gerekmektedir. Eldeki dava dosyasında davacıya ait binanın terasına davalılar tarafından elatma tespit edilememiş olduğundan mevcut zararın davalıların eylemi arasındaki illiyet bağı davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Bu sebeple davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, … vekili, … ve …’un temyiz taleplerinin kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.