Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2020/3558 E. 2021/476 K. 01.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3558
KARAR NO : 2021/476
KARAR TARİHİ : 01.02.2021

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 12.12.2012 gününde verilen dilekçe ile düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.01.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı; davalı ile kardeş olduklarını, aralarında noterde yaptıkları 13.12.2002 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalının muris babaları …’den intikal eden 490 parsel, 563 parsel, 174 ada 10 parsel, 177 ada 2 parsel, 158 ada 4 parsel ve 178 ada 2 parsel sayılı altı adet taşınmazdaki miras hak ve hisselerinin tamamını kendisine satmayı vadettiğini, satış bedelini nakden ve peşinen ödemiş olup zilyetliği de devralmasına rağmen davalının tapuyu devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek; dava konusu taşınmazlarda davalı adına kayıtlı payların iptali ile kendi adına tescilini talep etmiştir.
Davalı, davacının miras paylarının tapuda intikal işlemlerini yapmak için vekaletname düzenleneceğini söyleyerek kendisini kandırmak suretiyle satış vaadi sözleşmesi yaptırdığını, ancak okuma-yazma bilmediği gibi Türkçe de bilmediğini, davacının sözleşme bedeli olarak herhangi bir ücret ödemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk olarak davanın kabulü ile (yeni) 190 ada 11 parsel ve 189 ada 20 parsel sayılı taşınmazlarda davalı adına kayıtlı 3/16’şar pay ile 229 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 2253/6000 payın iptali ile davacı adına tesciline yönelik verilen kararın, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 16.05.2018 gün; 2015/15488 Esas ve 2018/3846 Karar sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Geçerli bir sözleşmenin ifa olanağının bulunmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 96 ve 106. maddelerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davacı tarafından öncelikle 490 parsel, 563 parsel, 174 ada 10 parsel, 177 ada 2 parsel, 158 ada 4 parsel ve 178 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescil talebiyle eldeki dava açılmış ve sonrasında vekili vasıtasıyla, 31.12.2013 tarihli dilekçesiyle davaya konu taşınmazlardan 174 ada 10 parsel, 177 ada 2 parsel, 158 ada 4 parsel ve 178 ada 2 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davasından vazgeçtiğini belirterek geri kalan 490 ve 563 parsel sayılı taşınmazlar yönünden yargılamaya devam edilmiştir. Keşif sonrasında tanzim edilen 26.12.2013 tarihli fen bilirkişisi raporunda davaya konu 490 ve 563 parsel sayılı taşınmazlar davalılar adına kayıtlı iken 2003 yılında toplulaştırma sonucunda 189 ada 20 parsel, 190 ada 11 parsel ve 229 ada 3 parsel sayılı taşınmazlara isabet edip aynı tapu malikleri adına kayıtlı olduğu; 27.12.2013 tarihli ziraatçi bilirkişinin raporunda ise dava tarihi itibariyle 189 ada 20 parselin, 156.497,00 TL; 190 ada 11 parselin, 26.081,00 TL; 229 ada 3 parselin, 43.570,00 TL değerinde oldukları hesaplanmıştır. Mahkemece davanın tam kabulüne karar verilmişse de, davaya konu taşınmazlardan 174 ada 10 No’lu parsel, 177 ada 2 No’lu parsel, 178 ada 2 No’lu için tapu iptali ve tescil talebinden feragat edildiğinden bu taşınmazlar hakkında bir karar verilmemesi davadaki taleplerin tümü hakkında kabul kararı verilmediğinden, feragat nedeniyle hakkında hüküm kurulacak taşınmazların değeri esas alınarak davalı taraf lehine avukatlık ücretinin hesaplanması ve davanın kabul ve ret oranı dikkate alınarak yargılama giderlerinden tarafların hangi oranda sorumlu tutulacağının belirlenmemiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.