Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2020/3528 E. 2020/6841 K. 04.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/3528
KARAR NO : 2020/6841
KARAR TARİHİ : 04.11.2020

14. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.09.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil (inanç sözleşmesine dayalı) talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın husumetten reddine dair verilen 02.10.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davacı ile davalının 22.03.2011 de boşandıklarını, bu davanın boşanma davasında saklı tuttukları tapu iptal ve tescil davası olduğunu, davacıya muris annesinden intikal eden 1721 ada 2 parsel sayılı taşınmazın farklı sebeplerle 3. kişi olan … adına tapuda tescil edildiğini, taşınmazın, üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapı inşa edilecek olması sebebiyle yapılacak işlerin kolay yürütülmesi amacıyla o zamanki eşi olan davalı üzerine tapunun devralındığını, inşaatın tamamlanmasıyla davaya konu 1 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin de davalı adına tescil edildiğini, arada inanç sözleşmesi olduğunu belirterek davalı adına kayıtlı 1ve 9 nolu bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, Kazan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/124E. sayılı dosyasında da yine aynı bağımsız bölümlere ilişkin mal paylaşım davası olduğunu bu yüzden derdestlik itirazında bulunduklarını, davanın esası hakkında ise davalının dava konusu taşınmazı kendi malvarlığı ile satın aldığını, davacı ile aralarında inançlı işlem bulunmadığını, aksini davacının resmi senetle kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “İnanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “İnanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “İnanç konusu şey” olarak nitelenir.
İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “Delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 Sayılı HMK’nin 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “Tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “Delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (6100 Sayılı HMK m.188) yemin (6100 Sayılı HMK m.225 vd.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Somut olaya gelince; davacı inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil talebinde bulunmuş, davanın Kazan Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2011/124E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, bu esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucunda verilen ret hükmü Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.03.2016 tarih 2014/23081 Esas 2016/4043 sayılı Kararı ile yargılamanın görevsiz mahkemede yapılması sebebiyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Dosyanın görevli olan Kazan Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi üzerine yapılan yargılamada, temyize konu davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir. Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler gereğince inceleme yapılarak, inançlı işlemin bulunup bulunmadığının belirtilen ispat hususuna ilişkin ilkeler gözetilerek araştırılması gerekirken yetersiz gerekçe ve yasal dayanağı olmayan sebeple davanın husumetten reddine karar verilmesi doğru görülmemiş; hükmün, bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.