Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2020/2856 E. 2020/8518 K. 16.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/2856
KARAR NO : 2020/8518
KARAR TARİHİ : 16.12.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26/02/2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25/02/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin … Mahallesi 5418 parsel sayılı taşınmazın hissedarı olduğunu, davalının 06.11.2014 tarihinde taşınmazın eski maliklerinden 1/12 hisse satın aldığını belirterek davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının 1984 yılından beri dava konusu taşınmazı kullandığını, davacının dava açmak için gereken hak düşürücü süreyi kaçırdığını, taraflar arasında rızai taksim olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “dava konusu taşınmazın paylı mülkiyete konu olmaması sebebiyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine Dairemizin 02.07.2018 tarihli 2016/431Esas 2017/4941Karar sayılı ilamı ile “davacının 1/12 ve 1/8 oranlarında 2 şekilde elbirliği halinde paydaş olduğu davacının dayandığı payın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu anlaşıldığından diğer elbirliği halindeki paydaşların davaya muvafakatlerinin sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için davacı tarafa uygun süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda “davanın kabulü ile …Mahallesi, … Mevkii 5418 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan 11/48 hissesinin önalım hakkı sebebiyle tapu kaydının iptali ile davacı murisi … adına kayıt ve tesciline” karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2.maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinin 1.fıkrası gereğince; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” Usul Hukukunda buna, taleple bağlılık kuralı denir.
Somut olaya gelince; davalı cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın rızai taksim çerçevesinde fiilen bölünerek kullanıldığını belirttiği halde bu hususta mahkemece araştırma yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle mahkemece tüm taraf delilleri toplanmalı, mahallinde keşif yapılarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 259/2.maddesi gereğince tarafların tanıkları varsa taşınmaz başında dinlenerek satış tarihinde davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenmeli, çelişkili beyanlar varsa giderilerek fiili taksim olgusu var ise fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptanmalı, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Öte yandan 06.11.2014 tarihli resmi senede göre davalıya 1/12 pay satılmış ve bu payın resmi senetteki satış bedeli olan 20.550,00 TL davacı tarafa depo ettirilmiş olmasına rağmen hükümde davalı adına tapuda kayıtlı olan 11/48 hissenin tamamının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Bu kararın hangi gerekçeye dayalı olarak verildiği hükümde belirtilmemiş olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26.maddesi uyarınca taleple bağlılık ilkesine aykırı olacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.