YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/1618
KARAR NO : 2020/7497
KARAR TARİHİ : 19.11.2020
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31/07/2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 06/01/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptal ve tescil ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 02.12.1996 tarihinde “Tarla Satış Senedi” başlıklı adi yazılı belgeye göre parasını peşin vermek suretiyle 83 parseldeki 8 dönüm hisseyi satın aldığını ve zilyetliğin kendisine teslim edildiğini, 83 parselin ifraz görerek iki ayrı parsel haline geldiğini, davalı halası Hüsne’nin 16.07.2012 tarihli resmi senet ile dava konusu parsellerdeki hisselerini diğer davalı …’e devrettiğini, ancak bu satış işleminin muvazaalı olduğunu, bu nedenle öncelikle davalı … üzerinde kayıtlı hissenin iptali ile adına tescilini, kabul edilmez ise şimdilik 30.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevabında; davacının muvazaa iddiasının 3. kişi konumundaki davalıyı bağlamayacağını, …’ın dava konusu taşınmazda başka hissesinin de olduğunu, bu nedenle hangisine tekabül eden yeri kullandığının belli olmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların 17.06.1960 tarihinde tapulu hale geldiği, 02.12.1996 tarihli harici senetle tapuda resmi işlem yapılmadan davalıya devredildiği, dava konusu senette yer alan parmak izninin Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nca yapılan incelemeye göre Hüsne’ye ait olup olmadığının tespit edilemediği, davalı …’in kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine verilen karar Dairemizin 24.09.2018 tarihli, 2016/2026 Esas, 2018/5861 Karar sayılı ilamıyla “Somut olaya gelince; davaya dayanak teşkil eden adi senetteki parmak izinin Hüsne’ye ait olup olmadığı saptanamamış ve davalı … tarafından resmi senet ile dava konusu taşınmazlarda bulunan hissesi kötüniyetli olduğu ispatlanmayan diğer davalı …’e satılmıştır. Bu nedenle tapu iptal ve tescil talebi yönünden davanın reddi doğrudur. Ancak davalı tarafça ikinci kademede tazminat isteminde bulunulmuş olduğu ayrıca sözleşmede satımı yapılan miktarın önce 10 dönüm daha sonra üstü çizilerek 8 dönüm olarak değiştirildiği de gözetildiğinde; 02.12.1996 tarihli adi senet üzerinde imzası bulunan senet tanıkları bu hususlarda dinlenerek; adi senette satımı yapılan tarlanın miktarı ve bedelin ödenip ödenmediği husuları net olarak saptanıp, sonucuna göre rayiç değer üzerinden tazminat talebinin kabulüne veya reddine karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda harici senet üzerindeki parmak izinin Hüsne’ye ait olup olmadığının tespit edilemediği, davacının davalı …’in kötüniyetli olduğunu ispat edemediği, davalı …’in satış işlemiyle birlikte davaya konu payların mülkiyetini kazandığı, davacının ikinci kademede tazminat talebi açısından beyanları alınan senet tanıklarının taşınmazın bedelinin ödenip ödenmediği konusunda bilgi ve görgülerinin olmadığı, davacının muvazaa iddiasını ve bedelin davalı …’ye ödendiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, 06.01.2020 tarihli karar celsesinde davacının tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talepleri dikkate alınarak tazminat talebi yönünden davanın tefrikiyle davacının tazminat talebinin mahkemenin ayrı bir esasına kaydına karar verildiği, eldeki davaya tapu iptali ve tescil davası olarak devam edilmesine rağmen kararın gerekçesinde davacının bu dosyadan tefrikine karar verilen tazminat talebi yönünden de değerlendirmelerde bulunmak suretiyle davanın reddine yönelik hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ayrıca, Hukukumuzda bir davanın birden fazla taleple açılması mümkündür. Bu tür davalara terditli davalar denilir.Ancak bu gibi durumlarda, orta yerde birden fazla dava çeşidi yoktur. Dava, aslında terditli istekler içeren tek bir davadır.Somut olayda, davacı vekili, tapu iptali ve tescil talepleri kabul edilmediği takdirde tazminat isteklerini içeren tek bir dava açmıştır.Bu nedenle terditli taleplerin aynı davada birlikte görülmesi ve ilk talep kabul edilmediği takdirde terditli talebin incelenmesi gerekirken tazminat talebi yönünden tefrik kararı verilmesi doğru değildir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.