Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2019/4619 E. 2020/4297 K. 01.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4619
KARAR NO : 2020/4297
KARAR TARİHİ : 01.07.2020

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.11.2013 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 26.04.2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemece davanın kabulüne dair kararın hüküm sonucunda karara karşı 2 haftalık süre içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulabileceği belirtilmiş ise de; daha önce Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 16.03.2017 tarihli 2015/9503 Esas ve 2017/2029 Karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir
Dosya daha evvel Yargıtay incelemesinden geçtiğinden davanın kabulüne dair verilen karar da temyiz kanun yoluna tabi olacaktır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup kanun yolunun gerekçeli kararda yanlış gösterilmesi davalı lehine usuli kazanılmış hak da oluşturmaz. Hal böyle olunca temyiz süresi 8 gün olmaktadır.
Mahkeme kararı hükmü temyiz eden davalı … vekiline 11.12.2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup, 8 günlük yasal süre geçirildikten sonra 26.12.2018 tarihinde temyiz isteminde bulunulmuştur.
Davalı … vekilinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 432/4. maddesi ve 01.06.1990 tarihli ve 3/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince süresi geçirilen temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin süresinde olmayan temyiz isteminin REDDİNE, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 01.07.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Temyiz eden davalı … vekilinin, kanunun öngördüğü 8 günlük temyiz süresini geçirdiği gerekçesiyle, sayın çoğunluğun kararıyla temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin temyize konu 26/04/2018 tarihli kararında, ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ve gerekçeli ve kısa kararda “Kararın esasına karşı tebliğden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyize hakları olduğu ilgililere ihtaren karara eklendi.” ibaresine yer verildiği görülmüştür.
Medenî yargıda süre, davayla ilgili bir işlemin yapılması amacıyla, mahkeme veya ilgililer için, kanun tarafından veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak hâkim veya ilgili şahıs tarafından tayin olunan belirli bir zaman dilimi, şeklinde tarif edilebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemelesi Kanununun, “Sürelerin belirlenmesi” kenar başlıklı 90. maddesine göre; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının;
1) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilerek, hak arama hürriyeti teminat altına alınmıştır.
2) “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” kenar başlıklı 40. maddesinin ikinci fıkrasında, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.
Hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, Anayasanın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasanın, devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiğini ifade eden 40. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.
Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği işlemlere karşı başvurulacak kanun yolunu ve hangi mercilere başvurulacacağını ve başvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak, dağınık mevzuat karşısında hangi yola müracaat edileceğini bilmeyen yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir şekilde kullanmalarını amaçlamıştır.
Bu hükümden anlaşılacağı üzere, kanun yollarına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 345 ve 361. maddelerinde düzenlenen süreler hâkim tarafından değil, kanun tarafından tayin edilen kesin ve hak düşürücü süreler olmalarına rağmen, mahkeme kararında bu sürelerin ve başvurulacak merciin belirtilmesi gerekmektedir.
Mahkemelerin bunları salt göstermeleri yetmez; aynı zamanda doğru olarak göstermeleri de anayasal gerekliliktir.
Güçler ayrılığının bulunduğu hukuk sistemimizde yargının da yasama ve yürütme kadar devleti temsil ettiği gözden uzak tutulmamalıdır. Yargı organları süreleri keyfi olarak değiştiremezler ve kanunla belirlenen süreleri yanlış göstermeleri diğer bireyler bakımından emsal teşkil etmez ise de dava ile ilgili olan herkes egemenliği kullanan yetkili organlardan biri olan mahkemelerin kararlarına itimat etmek ve kararda gösterilen sürelere riayet etmek konusunda haklı bir beklentiye sahiptirler.
Öte yandan, Anayasanın 138/4. maddesi uyarınca, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı olarak bilinen bu ilke karşısında da mahkeme kararında yazılı olan süreye riayet eden bireylerin hak kaybına uğramaması gerekir.
Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hale getiren bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir…
Dava açma sürelerini düzenleyen son derece karışık ve dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci ve katı yorumu, mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi doğru gösterilmeyen işlemlerle ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim hakkının özünü zedeleyecek şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir.
Yukarıda açıklanan karşı oy gerekçesi doğrultusunda, hükmün süresi içerisinde temyiz edildiği kabul edilerek esastan temyiz incelemesi yapılması gerektiği düşüncesine sahip olduğumuzdan, sayın çoğunluğun kararına iştirak edemiyoruz.